Gençlere Sorduk
Samimiyet Sözde Değil Gözdedir
İnsanlar arasındaki iletişimin farklı türleri vardır. Bunlardan ilki sözle olan sözlü iletişim, diğeri ise jest ve mimiklerle ifade edilen sözsüz iletişimdir. Yaşadığımız duygu durumlarını kimi zaman konuşarak, kimi zaman da yüz ifadelerimizden yola çıkarak iletmeye çalışırız. Âşıklar Ölmez kitabında Ömer Lütfi Mete, “Muhabbet ille de lafla mı olur? Dostun bir gülümsemesi bile adam olana muhabbet için yeter. Hatta kızması bile muhabbet yerine geçer.” sözüyle asıl meselenin, insanların diyalog kurmalarının sadece sözlerle olmadığını, konuşmanın, muhabbet yerine geçtiği düşüncesini çürüterek; gerçek bir dostun, arkadaşın varlığının bile yeterli olacağı görüşünde olmasıdır.
Günümüzde bu görüş her ne kadar göz ardı edilse bile yakın ilişkiler kurmak, yolda gördüğümüz, dolmuşta karşılaştığımız insanlarla selamlaşmak, tebessüm etmek yeni bir dostluğun başlangıcı olabilir. Aslında yazarın değindiği bir diğer nokta da budur. “Hatta kızması bile muhabbet yerine geçer…” cümlesinde ise Mete, kişiler arası ilişkilerdeki samimiyetin farklı bir yönüne değinerek, soğuk bir sohbettense gerçek duyguların ön plana çıkarılmasının önemine değinmek istemiştir. Gerçek duygulardan kasıt ise, dile getirilmesine gerek duyulmadan karşıdaki kişinin muhatabına gösterdiği davranış biçimidir.
Rozelin ELİBOL
Mardin Artuklu Üniversitesi,
Edebiyat Fakültesi, Tarih – Yüksek Lisans
Yiğidin Sevdası
İnsan doğduğu andan itibaren yakınındakilere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacını gideren ilk kişi, onu dünyaya getiren varlıktır. Daha sonrasında da bu, ihtiyaç silsilesi şeklinde akıp gider. İhtiyaç, zaman içerisinde insanın bütün ilişkilerini etkisi altına alarak bir dönüşüme uğrar. En büyük dönüşüm ise sevgidir. Hayatın hengâmesi içerisinde insanlarla olan ilişkilerimizin sağlam bir duvarla örüldüğünü sanırız. Aynı zamanda da ördüğümüz duvarın asla yıkılmayacağı düşüncesine kaptırırız kendimizi. Hele ki bu duvarın temeli sevgiyle atılmışsa, yeryüzünde hiçbir doğal afetin duvarımızda çatlak dahi oluşturmayacağına inanırız.
Bir yaz sabahının hafif esintisiyle duvarımızın yıkıldığını gördüğümüzde ise enkazın altında kalmayı yeğleriz. Çünkü en çok sevdiklerimiz bizi gam ve ölüme düşürür. Ömer Lütfi Mete’nin “Yiğidi gül ağlatır gam öldürür…” şiirinde olduğu gibi. “Nice namert ava çıksa, tuzak kursa, kurşun atsa; yiğidi çökertmezse kahır, düşman yılan olup soksa, dokuz kavim taşa tutsa…” dizelerinde olduğu gibi insanın beli bükülmez demir iken sadece yârin ona hüzünle bakması belini eritmiştir. Hâlbuki yiğidin, sevda ile dolu yüreğinde korkuya yer yoktu. Cesaretini sevdasından alan bu yiğidin yüreği, bülbülün yüreğine batan gül dikeni gibi kanamıştır. Ve en çok sevdaya yakıştırdıklarımız bizi yaraladığı için yiğit de yaşayan bir ölüdür artık.
Bu vesileyle, vefatının 13. yıl dönümünde Ömer Lütfi Mete’yi rahmetle anıyoruz…
Medine KAHRAMAN
Mardin Artuklu Üniversitesi,
Edebiyat Fakültesi, Tarih – Yüksek Lisans
Şair Kimliğiyle Ömer Lütfi Mete
Ömer Lütfi Mete, yakın dönem tarihimizde düşünce ve eserleriyle geniş kitlelere ulaşmış bir şahsiyettir. 1950-2009 yılları arasında berhayat olmuş ömründe; gazeteci, öğretmen, senarist, yazar ve şair gibi farklı alanlarda topluma ulanmıştır. Daha çok senaristliği ve köşe yazarlığı ile bilinse de, çoğu eserlerinde olduğu gibi “Toplumsal Fayda” ilkesini esas alan edebî yönüyle de ön plana çıkmıştır. Şairane veçhesiyle kalemini “Milliyetçi” ve “Tasavvufi” bir tutumda sunmuştur. Şiirlerine de bu tutumu nakşetmiştir.
Şairsel kimliği, Fuzûlî’yi akıllara getiren bir vecihle aşkı tasvir etmiştir. Tasavvufi derinliğin olduğu şiirlerinde ise âdeta Yunus Emre’yi çağrıştırır. Çoğu zaman şiirlerinde, İslam inanç ve sisteminin, sosyal yaşamla kesiştiği yerleri temel alarak eleştirel bir üslupla değinir. Kaleme aldığı eserlerini son derece derin ve hakikatte topluma hizmet gayesiyle yazmıştır. Çeşitli gazete ve dergilerde yayınlamış olduğu şiirlerini “Gülce” adlı kitapta toplayıp bunları; “Leyla Bahsi”, “Dünya Bahsi” ve “Mevlânâ Bahsi” adlı bölümler hâlinde ayırmıştır. Bu kitap, adını, Leyla Bahsi bölümündeki ilk şiiri olan Gülce’den almıştır.
Şiirleri arasında bestesi yapılanlar da vardır. Bunlar; “Yiğidi Gül Ağlatır”, “Yusuf İdim Davut Oldum”, “Şehidin Destanı”, “Olmaz Olsun”, “Gülün Bittiği Yer”, “Üç Ayak Bir Şafak” ve son şiiri olan “Bu Şehir Girdap Gülüm” besteleri ile musikide de önemli bir yer edinmiştir.
Nilgün FIRAT
Mardin Artuklu Üniversitesi,
Edebiyat Fakültesi, Tarih
Toplum için Sanat Anlayışında Bir Edip: Ömer Lütfi Mete
Türkiye’nin önemli ve değerli aydınlarından Ömer Lütfi Mete, çocukluk yıllarında tedricen başlamış olduğu ilim yolculuğuna genç yaşlarında da devam etmiş; yaşam boyu okumayı, düşünmeyi ve yazmayı akide hâline getirmiştir. Ele almış olduğu eserlerde, bu akidenin birer somut örneklerini oluşturmuştur.
Lütfi Mete, gazeteci olarak başladığı serüvenine önemli bir sanatçı olarak devam etmiştir. Yaşamının büyük bir bölümünü sanat alanına ayırmış, nice dil ve dramatik eserler üretmiş, yazmış ve yönetmiştir. Hayatında yaşadığı inkisarlar, ürettiği ürünlerin birer parçası olmuştur. Bu kapsamda sanatı, hayatın vazgeçilmez bir nosyonu olarak işlemiştir. Bununla birlikte sanatçının sahiplendiği “Din” ve “Milliyetçilik” olguları da sanatının en temel yapı taşı hâline dönüşmüştür.
O, edindiği olguları köktenci anlayışla değil, tenkitçi ve dosdoğru bir şekilde, hiçbir kesime sırtını çevirmeksizin, insanı temel bir merkez hâline alarak sürdürmüştür. Gerek şiir, deneme ve romanlarında gerekse de toplumu doğrudan etkilemeyi amaçladığı senaryoları bu bakımdan önem arz eder. Mesela, sosyal problemleri konu aldığı “Çizme”; 1980 İhtilali’ni yansıtan ve toplumun alışılmış geleneklerini göz önüne seren “Gülün Bittiği Yer”; taklidi ve tahkiki olan imanı ele aldığı “The İmam” ve son olarak beyaz perdeye aktarılmayan “Mevlânâ” filmleri toplum için üretilen sanata önemli örneklem olmuştur. Bunun yanı sıra Bizim Ev, Deli Yürek, Hayat Bağları, Ekmek Teknesi, Kurtlar Vadisi, Kurtlar Vadisi Pusu, Eşref Saati gibi diziler de aynı kaygılarla ele alınmış seriler arasındadır. Sonuç itibarıyla kaleme almış olduğu birçok eserinde toplumsal faydacılığı yansıtan sanatçı; toplumun hafızasına, düşüncesine ve yargılarına pozitif katkı sunmayı amaçlamıştır.
Eyyüp EFEOĞLU
Mardin Artuklu Üniversitesi,
Edebiyat Fakültesi, Tarih