Şimdi yükleniyor

VÂVEYLÂ Üzerine Röportaj

87 bingur sonmez

VÂVEYLÂ Üzerine Röportaj

Yedi cephede, yedi düvele karşı çarpışan Mehmetçik, devletini ilelebet yaşatabilmek uğruna malını, kanını ve en sonunda da canını bu uğurda feda etmiştir. Hayatta kalanların bir kısmı da, savaştığı muhtelif devletlere esir düşmüştü. Çeşitli bölgelerde oluşturulan kamplarda birçok faaliyette bulunan esir Türk askerleri, “askerlerin moralini yüksek tutmak ve eğitim faaliyetinde bulunmak” amacıyla Vâveylâ adında bir de gazete/dergi çıkarmışlardı. “Esarette Vâveylâ: Esirlikte Türk Gazeteciliği” konusunu ele aldığımız bu sayımızda, konuyla ilgili olarak Prof. Dr. Bingür SÖNMEZ ile bir röportaj gerçekleştirdik. Sönmez, dönemin tarihsel süreci, esaret hayatı, üsera gazeteciliği ve yapılan çalışmalar hakkında dergimize değerli açıklamalarda bulundu.

I. Dünya Savaşı’nda Kafkasların ve Kafkas Cephesi’nin görünümü nasıldı, biz orada neler yaşadık, konuyla ilgili neler söylersiniz?

Aslında Kasım 1914’te başlayıp yaklaşık 20 gün süren Köprüköy ve Azap Savaşları, Kafkas Cephesi’nin başlangıcı sayılabilir ve 15 gün sürecek olan Sarıkamış Harekâtı’nın bir felaket ile sonuçlanacağının habercisi olmasına rağmen Kafkas Cephesi, ikinci aşama olarak dört yıl devam etmiştir. Sarıkamış, Kafkas Cephesi’nin açılan ilk kapısıdır ve sanıldığı gibi sadece 15 gün değil 4 yıl sürmüştür. Kafkas Cephesi, felaketi minimalize edilmek için Alman Kurmayları ve İttihat Terakki’nin siyasetçileri tarafından sadece 15 günlük Sarıkamış Cephesi olarak ifade edilmiş, o da ancak 1919’dan sonra konuşulmaya başlanmıştır.
29 Ekim’de Rusların Karadeniz limanlarını bombalamakla Rusları, âdeta hiç hazırlıklı olmadığımız bir kış savaşına, Kafkas Cephesi’ne davet ettik. Almanların hazırladığı bu siyasi tuzağa düşen liyakatsiz siyasetçiler yüzünden açılan bir cephe, liyakatsiz (mevcut rütbesini hak etmeyen) komutanların hazırladığı, hiçbir gerçeğe uymayan; nakliye, lojistik destek, cephane gibi savaş unsurlarını hiçe sayan hayali kurmaylık planları yüzünden bir felaket ile sonuçlandı. Benzer şekilde -liyakatsiz komutanların- yönettiği 1878 savaşında, Ahmet Muhtar Paşa’nın Başkâtibi Ahmet Arif Bey, “Başımıza Gelenler” anılarında birçok liyakatsiz subayı tek tek dokümante etmiştir. Geçen 40 yıl içinde orduda hiçbir ilerleme olmamış, hatalar katlamalı olarak yaşanmıştır. Enver Paşa ve Hafız Hakkı Paşa keşke ilk baskısı 1903’te yapılan “Başımıza Gelenler” kitabını okusaydı, bu felaket yaşanmazdı.

Bilindiği üzere savaşın en doğal sonuçlarından biri esir düşmek ve bu sadece asker için değil siviller için de geçerli. Savaş sırasında esarete düşüş hangi şartlarda gerçekleşti, esaret altında ne tür uygulamalara maruz kalındı?

Esaretten önce yaşanan ağır tehcir hiç gündeme gelmemiştir. McMeekin’e göre, Kafkasya Genel Valisi Kont Vorontsov Daşkov’un daha savaş başlar başlamaz verdiği şu emirden, yerli halka planlı olarak uygulanan tehcirin bir soykırım olduğu anlaşılmaktadır: “Cephe hatlarına yakın hassas yörelerdeki 10 bin dolayında Müslüman’ın tehcir edilerek Rusya’nın iç kesimlerine gönderilmesi…” Bu tehcir, daha sonra yerli halka, Osmanlıya yardım ettikleri gerekçesi ile “Vatan Haini” ilan edilerek daha büyük boyutlarda uygulanmıştır.
Sarıkamış – Kafkas Cephesi’nde şehit sayıları gibi esir sayıları da çok farklı rakamlar ile ifade edilmektedir. Bu sayıları gün gün değerlendirmek gerekir. Sarıkamış önlerinde verilen esir sayısı ilk anda 3.500 olup ocak sonuna kadar 7.500 subay ve er olmuştur. Kafkas Cephesi devam ettiği sürece bu rakam 30.000 er ve subayı bulmuştur. Sarıkamış Savaşı sırasında esir sayısının çok olması nedeniyle General Berhman bir ara “Daha fazla esir alınmaması…” için üstü örtülü emir bile vermiştir. Asıl felaket Ruslar geri döndükten sonra başlamış, bir ay içinde 12 yaşından 85 yaşına kadar yörede bulunan tüm sivil erkek nüfus (yaklaşık 45.000 kişi) esarete götürülmüştür. Esir almanın Erzincan’a kadar iki yıl daha devam ettiğini düşünürseniz bu sayı toplam olarak çok artmıştır. Yusuf Akçura, 1917 yılında esirlerin durumunu saptamak için Moskova’ya geldiği zaman Rusya’nın en karışık olduğu bu dönemde ancak Moskova ve yakınlarındaki esir kamplarına ulaşarak 65.000 esirimiz olduğunu rapor etmiştir. Esirlerin okuma yazma bilmemeleri ve geniş Sibirya coğrafyasına yayılmış olmaları nedeniyle hepsine ulaşması mümkün olmamıştır. Doç. Dr. Cemil Kutlu, Sibirya kamplarında “yüz binden fazla” esirimiz olduğunu ifade etmiştir. Nakiller sırasında ve esarette hiçbir kayda geçmeyen büyük kayıplar ile firar edenler, dönemeyip oralarda kalanlar da (yaklaşık 20.000 kişi) göz önüne getirilirse bu rakam abartılı değildir.

Esaret hayatına giriş ve esaret mekânlarının fiziki durumları nasıldı? Krasnoyarsk özelinde esaret koşulları hakkında neler söylenebilir?

Rusya da bu kadar çok esiri muhafaza etmek için hazırlıklı değildi. Subaylar için kural olarak sivil yerleşim birimlerinden uzak; eski hapishaneler, boşalmış kışlalar, hiçbir yaşamsal koşulu yerine getirilmemiş metruk binalar esir kampı hâline getirilmişti. Krasnoyarsk’ta en büyük şans, 30. ve 31. Sibirya Avcı Alayları ve 8. Sibirya Topçu Tugayı için yapılan Krasnoyarsk Kışlası’nın esir kampına çevrilmesi olmuştur. Vetluga Esir Kamplarında ise büyük binalar yetersiz olduğu için rütbeli subaylar kira bedeli karşılığında 8-10 subay, “Dom” denilen sistem ile evlerde iskân edilmişlerdir. Bunun yanında maalesef erlerin ve sivillerin esaret yaşamları hakkında fazla bilgimiz yoktur. Erler ve sivil halkın çok kötü şartlarda olduklarını, açlık ve dayak ile disipline edilmeye çalışıldıklarını bazı subay anılarından öğreniyoruz. Siviller, genel olarak yol yapımlarında angarya olarak çalıştırılmışlardır.

I. Dünya Savaşı, birçok milletten insanın katılımıyla gerçekleşti; bu farklılık, sanırız esir kamplarında da söz konusu oldu. Bu bilgi ışığında Krasnoyarsk’ta hangi milletten esirler bulunuyordu, bu esirlerin sayıları hakkında neler söylenebilir?

Gerek Nargin’de gerekse Krasnoyarsk’ta Alman ve Avusturya-Macaristan subayları, ayrı ayrı bulunmaktaydılar. Nargin’de gerek barınma gerekse beslenme farklıkları aşikârdı. Türk esirlerin, Alman ve Macar subayların çöplüklerinden kemik toplayıp öğüterek yemeye çalıştıkları hatıralarda yer almaktadır. Krasnoyarsk’ta bulunan Türk esirlerin hemen hepsi elit subaylardır. Çoğu kurmay veya mühendis olup dil bilmektedirler. Subay olan esirler bu süreç içinde Batılılar ile kültürel faaliyetlerde yarış hâlinde olmuşlardır. Batılılar ile mühendislik, meslek edinme, dil öğrenme konularında alışverişte bulunmuşlardır. Esir sayıları tam olarak bilinmiyor olmakla birlikte hastalık, firar gibi etkenler dolayısıyla sayılar sürekli değişim göstermiştir. Ancak çeşitli dönemlere göre değişse de, ortalama 450-500 civarında Türk esirin olduğu söylenebilir.

Esaret hayatı bazı durumlarda oldukça uzun bir seyir izler. Peki, esir karargâhlarında günlük yaşama dair ne tür faaliyetler gerçekleştirilmekteydi?

Esaretten, İhsan Paşa gibi 3 ay sonra firar edenler olduğu gibi 15 yıl sonra dönenler de olmuştur. Faaliyet yönünden en faal kamp Krasnoyarsk Esir Kampı olmuştur. Doç. Dr. Cemil Kutlu, bu kampı bir üniversite olarak tanımlamıştır. Krasnoyarsk ve Dauriya Esir Kamplarında tiyatro ve konserler düzenlenmiştir. Tiyatrolar o kadar başarılı olmuştur ki Rus subay eşleri de seyretmeye gelmiştir. Bizim konserlerimize Batılı subaylar geldiği için bizim subaylar da onların konserlerine gitmiş ve oldukça sıkılmışlardır. Sosyal faaliyetlerin en ilginç olanı, Muallim Tabipzade Abdurrahim Rahmi (Pertev) Efendi’nin Nargin Esir Kampı’nda bulunan 120 kadar ilköğretim çağındaki çocuğu, kampta bulunan diğer öğretmenler ile görüşerek, bir baraka yapıp eğitime başlaması olmuştur. 25 öğrenci ile başlayan sınıf, sonlara doğru 125’e çıkmıştır. Çocuklar, 5 ay gibi kısa sürede okuma yazmaya başlamışlardır. Yine gazete/dergi çıkarma yanında dinî ve sportif faaliyetler de, esirlerin esaret hayatlarında sosyo-kültürel faaliyetleri içerisinde yer alan etkinliklerdir.

Bahsettiğiniz üzere oldukça çeşitli sosyal etkinlikler yapılıyordu. Bu bilgiler ışığında sözü gazetecilik faaliyetlerine getireceğim, Türk esirler bu konuda aktif miydiler?

Subay esir kamplarında gazete çıkarmak âdeta bir eğitim, haberleşme, kültürel faaliyet aracı olarak kullanılmıştır. Bugün elimizde hiç bulunmayan, Kazan’da bulunan esirlerin çıkardığı “Şimal Yağı” ve “Kurultay”, Ufa’daki esirlerin çıkardığı “Altay”, Krasnoyarsk’ta çıkan “Kurtuluş” gazetelerinden başka Arhanjelsk Kampı’nda ismini bilmediğimiz bir gazete daha bulunmaktadır. Dauriya Esir Kampı’nda ihtilalden sonra İzzet Hayri Bey’in teşviki ile “Makes-i Efkâr” adında çıkan dergi, ayda bir tek nüsha ve el yazısı ile hazırlanmış ve elden ele dolaştırılmıştır. Elle yazılarak çoğaltılan bu gazetelerin sadece isimlerini biliyoruz. Elimizde hiçbirinin örneği yoktur. Makes-i Efkâr gibi tek nüsha çıkan ve en uzun ömürlü olan (101 sayı) gazete (mecmua) Krasnoyarsk Kampı’nda çıkarılan “Vâveylâ” olmuştur. Ayrıca Vetluga Esir Kamplarından Malaşovadom’da çıkan “Niyet” gazetesi de 5-6 nüsha olarak 37 sayı çıkarılarak ücret (bağış) mukabilinde domlara (esir evleri) dağıtılmıştır.

Krasnoyarsk’ta da gazetenin çıkarıldığını biliyoruz: Vâveylâ. İsim de oldukça manidar, bu konuda neler söylemek istersiniz?

Uzun süreli olarak yayınlanan, kâğıt, mürekkep yokluğundan sadece tek nüsha olarak el yazısıyla hazırlanan ve teksir edilemeyen gazeteye “Vâveylâ” ismi özel olarak seçilmiştir. Bu eser, “Esirlerin Feryadı – Çığlığı” anlamına gelmektedir. Yani Vâveylâ, bir esir kampında zorlu şartlar altında yaşam mücadelesi veren esir Türklerin çığlığıdır aynı zamanda.

Vâveylâ’nın çıkış amacı, süreci ve içeriği hakkında bilgi alabilir miyiz? Vâveylâ’yı diğer esir gazetelerden hangi özellikleriyle ayırt edebiliriz?

Vâveylâ, Krasnoyarsk Kampı’nda bulunan subaylar tarafından 10 Aralık 1915-1 Mart 1918 tarihleri arasında 101 sayı olarak çıkarılan en kapsamlı ve uzun ömürlü gazetedir. Gazete olarak isimlendirilmesine rağmen her sayı yeşil bez kaplı karton bir cildi olup, tek çizgili bir deftere yazılarak bir “mecmua” gibi çıkarılmıştır. Her sayı 12 sayfa (bazı sayılar 16) olup başlığında, “Haftalık, her şeyden bahis, ciddî, mizahî mecmuadır.” yazmaktadır. Kapaktan sonra bulunan iki sayfa boş bırakılmıştır. Her nüshanın başında bulunan Rusça mühür, esir kampı komutanlığı tarafından “Görülmüştür” anlamındadır. Dolayısıyla Vâveylâ’ya sansür uygulanmış olup, sansür uygulanan bölümler satır sayısı olarak belirtilmiştir. Haftalık olarak başlanmışken, 89. sayıdan itibaren “Şimdilik İki Haftada Bir Neşr Olunur Gazetedir” mesajı ile iki haftada bir çıkmıştır. Daha önce de belirtildiği gibi kâğıt ve mürekkep yokluğundan sadece tek nüsha olarak el yazısıyla hazırlanan ve teksir edilemeyen “Vâveylâ” dergisi satılmayıp “Sahib-i İmtiyazın odasında okumak ve dinlemek 1 Kapik’tir. Okumak isteyenler idareye müracaat eder.” şeklinde duyurulmuş, ikinci sayıda okuma ve dinleme ücreti 2 Kapik olmuştur. O yıllarda Rusya’da mevcut olan 35,5 x 22 cm. ebadında kâğıtlar (A 4 kâğıdından biraz büyük) kullanılmıştır. Sayfa, dönemin bir alışkanlığı olarak iki sütun olarak hazırlanmış, bir sütun veya sayfaya sığmayan yazıların sonunda “Mabadı Var” ifadesi kullanılmış, daha sonra devamı yayınlanırken “Mabad” olarak başlık atılmıştır. Gazetenin tamamı 1608 sayfa olup, yeşil kaptan sonra gelen iki sayfa boş bırakıldığı için 1215 sayfada yazı bulunmaktadır. Transkripsiyon yapıldıktan sonra 1375 sayfa ortaya çıkmıştır.

Türk esirleri eğitmek için yayınlanan dergide; ciddi bilimsel, eğitici, mesleki makaleler, dönemin önemli konferanslarının ve kongrelerinin kayıtları yanında dergiyi ilgi odağı hâline getirmek için okuyucular arasında piyangolar düzenlenmiş, mizahi yazılar, roman tercümeleri, bilmeceler ve bulmacalar yayınlanmıştır. Esirlerden zor durumda olanlara, bilhassa esir erlere yardımlar özendirilmiştir. Dergide, duygusal ölüm haberleri olduğu gibi terfi eden arkadaşlarını tebrik, kampta örnek davranış gösteren arkadaşları takdir ve hasta arkadaşlarına ziyaret edilmesine dâvet gibi sosyal davranış örnekleri vardır. Ayrıca Rus gazetelerinden ve Rus Genelkurmayı’nın harp tebliğlerinden yapılmış tercümeler ile birlikte Türkçe çıkan gazeteler ve birçok batı gazetelerinden tercümeler bulunmaktaydı.

İlk yıllarda iki boş sayfadan sonra gelen üçüncü sayfa başında özenle hazırlanmış bir başlık ve dergi hakkında bilgi ile yayın kurulu tanımlanmakta iken ileri sayılarda ciddiyet ve özen kaybolmuş, bazı dergilerde tarih ve dergi numarası ihmal edildiği gibi derginin isminin bile yazılmadığı sayılar olmuştur. Yine her sayının farklı bir grup tarafından yazılması (kötü el yazıları), bazı sayfalarda (muhtemelen kâğıdın kalitesi ile ilgili olarak) sayfanın arkasındaki yazıların görünür olması, mürekkep akması, bir kelimenin karalanarak üzerine yazılmaya çalışılması gibi sebeplerden ötürü okumada güçlük çekilmiştir.
Vâveylâ, yayın hayatı boyunca yaklaşık 130 gazeteden yararlanmıştır. Haftalık çıkarılan dergi, 89. sayısından sonra (2 Eylül 1917) iki haftada bir çıkarılmaya başlanmış, dört sayı iki dergi bir arada, bir sayı üç dergi bir arada çıkmıştır. En son 1 Mart 1918 tarihli 101. sayısının 12. ve son sayfasında “Sulh haberleri çoğaldı, yakında memleket toprağına yüz sürmemiz inşallah muhtemeldir… Vâveylâ muhterem karileriyle (okuyucularıyla) dertleşemeyeceğinden müteessir ise de, yakında hak-ı pâk-ı vatana esir arkadaşların kavuşmasını temenni ile şimdilik arz-ı veda eder.” cümlesi ile yayın hayatına veda etmiştir.
Krasnoyarsk’ta bulunan Türk esirler tarafından telif, tercüme bütün yazarlara açık olup, edebî veya siyasi bir kaygıyla çıkarılmış değildi. Bu yönüyle ele alınırsa, belki çok büyük bir edebî değeri yoktur. Ancak unutulmamalıdır ki, idarecilerinden yazarlarına ve okuyucularına kadar hepsi esir olan bu insanların faaliyetinde, göz ardı edilemeyecek sosyolojik değerler söz konusudur.

Derginin tam takımı bir mucize şekilde TBMM Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Dünyada tek örneği bulunan dergi, 1920 yılında genç Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Rusya’nın çeşitli yerlerine dağılmış olan tutsak askerlerin ana yurda dönmelerini sağlamakla görevlendirilen Burdur Milletvekili “İsmail Suphi (Soysallı-Soysallıoğlu)” Efendi tarafından elde edilmiş, yıllarca muhafaza edilmiş ve 17 Mart 1936’da TBMM Kütüphanesi’ne teslim edilmiştir. Dijital olarak da TBMM Kütüphanesi’nde mevcuttur.
nVâveylâ’nın etkileşim hâlinde bulunduğu ve yakından takip ettiği gazeteler hakkında bilgi alabilir miyiz?
Vâveylâ’nın temas hâlinde olduğu, çok yakından takip ettiği ve bunun doğal sonucu olarak etki alanına girdiği yaklaşık 130 gazete bulunmaktadır. Krasnoyarsk’ta kontrol altında tutulan ve pek çok açıdan kısıtlı bir hayat süren Türk esiler, bu tür imkânsızlıklara rağmen dış dünyayla bağlantılarını kesmemiş, dergiler ve gazeteler aracılığıyla dünyada olup bitenleri takip etmişlerdir. Takip ettikleri yayın organlarından sadece savaş haberlerini değil sanat, kültür, tarih, edebiyat başta olmak üzere çok sayıda haber metnini buralardan alıp tercüme etmişler ve kendi gazetelerinde yayınlamışlardır.
Türkçe gazetelerin dışında; Rusça, Almanca, Fransızca, İngilizce ve diğer Avrupa dillerinde yayınlanan gazeteler, Vâveylâ’nın etkileşim hâlinde bulunduğu ve yakından takip ettiği gazeteler olmuştur.

Açıksöz Gazetesi
Berliner Tağblat
Gazetesi Den Gazeteleri
Aftonblatt Gazetesi
Bireşevya dö Domosti zetesi
Dosis C(Z)aytung Gazetesi (Stockholm)
Almanca T.B. Gazetesi
Birjemsi Vidomosti G.
Ermenice Mişak Gazetesi
Almanca Tağ Gazetesi
Daily Kespers
Ermenice Yaylak Gazetesi
Amsterdam Politiken
Daily Kronikel Gazetesi
Franden Blat Gazetesi
Asr-ı Saadet Gazetesi
Daily News end Leader Gazetesi
Gürcüce Sahal Hoporsalı Gazetesi
B. Vidomosti Gazetesi
Daily News Tiflis
Hamburger Fremdenblatt Gazetesi
Berliner Lokal Anzaiger Gazetesi
Daily Telgraf Gazetesi Harbiye Gazetesi
İllüstrasyon Gazetesi
Krasnoyarsk Rabucu G.
N. Wremya Gazetesi
İndepandans Romen Gazetesi
Krerold Gazetesi
Nasyonal Reviyo Gazetesi
İzvestiya Gazetesi
La Borlinder Gazetesi
Naşgolosi Gazetesi
Journal Ofisiyal Gazetesi
Laipzig Yevmi Gazetesi
Nevyork Tribün
Jurnal Gazetesi
Leader Gazetesi
Newyork Gazetesi
Jurnal Tiflis Liberte Romanya Gazetesi
Nivro Forma Polyak Gazetesi
Kaf Gazetesi
Lovra Forma Polak G.
Novoye Vremya Tiflis
Kafkariskoya Slov G.
Mançester Gozdiyan G.
Novya Tesurha Caytung
Kafkasya Rec
Tiflis Matin Gazetesi
Noye Fraye Presse Gazetesi
Kaspi Gazetesi Millet Gazetesi,
Polyak Lisanı
Otro Rositi Gazetesi
Otroberovisti Gazetesi
Ruskoya Slovo Gazetesi
Tanin Gazetesi
Ov. R. Gazetesi Rusko’ya
Enevalya Gazetesi
Tatar İl Gazetesi
Parosi Gazetesi, Rumca
Ruskoya Islav Gazetesi
Teceddüd Gazetesi
Pirje Viyodomosti
Ruskoya Nesvamya
Tercüman Gazetesi
Poliska Gazetesi (Leh)
Rusky Vidomosti
Times Gazetesi
Pravda Gazetesi
S. S. Gazetesi
Times of Saylon Gazet
R. Invalid Gazetesi Sahal Hoporsalı
Gazetesi Uran Gazetesi
R. S. Gazetesi Sakartovalo
Gazetesi Vakit Gazetesi
R. V. Gazetesi Sosyal
Demokrat Gazetesi
Vazrajdine Gazetesi
Reç (Revc) Gazetesi
Svobodasbir Gazetesi
Virze Diyavedemosti Gazetesi
Resmî Kafkas Gazetesi
Şikago Daily News WestMinister Gazet
Roskoya Enevalid Gazetesi
Ştatisman Gazetesi
Yeni Hayat Gazetesi
Roterdam Gazetesi
Tan Gazetesi
Yeni Polyak Gazetesi
Za Kafkasya
Rec Gazetesi

Vâveylâ’nın yararlandığı gazeteler, yukarıda tablo hâlinde verilmiştir.

Vâveylâ gazetesi hakkında çeşitli çalışmalar yapılmış ve yapılmaya da devam ediliyor. Burada, gazetenin önemli bir kaynak olduğunun anlaşılmasının da payı var diye düşünüyoruz. Vâveylâ, tarihçiler için neler vaat ediyor?

Gazetenin tamamı, Dr. Merve Üner tarafından incelenmiş; araştırmacıların, çalışmalarını kolaylaştırmak için başlıkları konularına göre tarih, edebiyat ve diğerleri şeklinde bir tasnife tabi tutmak sureti ile gazetenin genel bir tasnifi yapılarak mükemmel bir “dizin çalışması” yayınlanmıştır. (Krasnoyarsk Esirlerinin Sesi: Vâveylâ Gazetesi Dizini, Hazırlayan Dr. Merve Üner, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2021).
Vâveylâ, tarihçiler için esirlerin durumu yanında dönemin Rusya’sının, özellikle ihtilal sonrasındaki yapılanmasının detayını veren bulunmaz bir kaynaktır.
Vâveylâ’da, başka hiçbir yerde elde edilemeyecek bilgilerden bazılarını şu şekilde listeleyebiliriz:

  • Ayasofya – İstanbul Muhasarası, Rusçadan tercüme,
  • Kafkasya Cephesi’nde Ruslara göre silsile-i vekayi,
  • Mufassal tarih-i kavm-i Türkî,
  • Rusların gözü ile Erzurum’un önünde yapılan savaşlar ve Erzurum’un işgali,
  • Bolşevik İhtilali’nden sonra Çar ve ailesinin düştüğü durum,
  • Büyük savaşların detaylı anlatımı,
  • Kırım Muharebesi (1854-55),
  • Verdon Hücumu,
  • Şark Darü’l-Harbinde,
  • Sivastopol Muhasarası (Tolstoy),
  • Şerif-i Mekke’nin İsyanı,
  • Kafkasya Kurultayı detayları,
  • Avrupalıların, Türkiye’deki imtiyazlarının (Kapitülasyonlar) lağvı,
  • İngilizlerin anlatımı ile Çanakkale,
  • Lord Hamilton’un raporundan Çanakkale,
  • Çanakkale Muharebatı, Çanakkale Kronolojisi, Gelibolu ihracına dair rapor,
  • Gelibolu’nun tahliyesi,

Krasnoyarsk Esir Kamplarında bulunan subayların isimleri.

Bir Sarıkamışlı olarak, “Sarıkamış ve Kafkas Cephesi” konularında ve yine Vâveylâ özelinde çeşitli çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Bu çalışmalarınızın çıkış noktası ve son durumu hakkında neler söylemek istersiniz?

Benim mesleğimin dışında “Sarıkamış – Kafkas Cephesi” ile olan yakın ilgim, bu savaş sırasında esarete götürülen ve yarısı dönmeyen dedelerimin anısına olmuştur. Gerek bu savaşı gün gün takip etmek gerekse esir kamplarında yaşananları anılardan öğrenmek bana büyük bir heyecan vermektedir. Esirlerin durumları ile yakından ilgilenirken özellikle Vâveylâ’ya büyük ilgi duymuştum. Bir tek sayısını bulmayı hayal ederken, değerli gazeteci-tarihçimiz Murat Bardakçı’nın yardımları ile TBMM arşivinden tüm sayıları elde etmek benim için inanılmaz bir mutluluk oldu.

Yine Sayın Bardakçı’nın yardımları ile Osmanlı arşivlerinde uzman olan Sayın Salih Kahriman ile tanıştım. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdür Yardımcısı Sayın Taner Beyoğlu’na sunduğumuz bir projenin kabul edilmesi üzerine ben “proje koordinatörü”, Sayın Kahriman ise “transkripsiyon sorumlusu” olarak bir yıla yakın yoğun bir mesai ile eseri bakanlığa teslim ettik. Bu çalışmanın, Sarıkamış – Kafkas Cephesi kaynakçasına büyük katkısı olacağını, genç araştırmacılar için büyük bir hazine olacağını umuyorum. Bu eserden, sayısız yüksek lisans ve doktora tezi bekliyorum.
Ayrıca Vetluga Esir Kamplarından Malaşovadom’da 5-6 nüsha olarak çoğaltılmış olarak 37 sayı çıkan “Niyet” gazetesi de, benim hazırladığım bir proje olarak değerli Osmanlıca Uzmanı Murat Cebeci tarafından tercüme edilerek yayına hazırlanmış bulunmaktadır.

Vâveylâ’nın ilk sayısının antetinin orijinali ve birinci sayfasının traskripsiyon yapılmış hâli, aşağıda sunulmuştur.