Şimdi yükleniyor

Gençlere Sorduk

genclere sorduk

Gençlere Sorduk

Siyasette Değişim

Siyaset, toplumların ve ülkelerin yönetimini belirleyen en temel unsurlardan biridir. Siyasi sistemler, liderler ve politikalar, bir ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişiminde büyük rol oynamaktadır. Siyasetteki değişim süreci; küreselleşme, teknolojik gelişmeler, ekonomik krizler, toplumsal ve demografik değişimler gibi birçok faktörün etkisi altında gerçekleşmektedir. Bir ülkedeki ekonomik krizler, yoksulluk ve işsizlik gibi ekonomik sorunlar, toplumsal hareketler, demografik değişimler, eşitlik talepleri, insan hakları ihlalleri ve kültürel değişimler, seçmen davranışlarına da etki ederek siyasi sistemlerde değişimlere neden olarak hükûmetlerin politikalarını ve liderlerin popülerliğini etkileyebilir, halkın siyasi partilere ve liderlere olan bakışlarını olumlu veya olumsuz yönde değiştirebilir, siyasi partilerin, siyasi liderlerin politikalarını değiştirmelerine, yeni siyasi oluşumların, liderlerin ortaya çıkmasına neden olabilir.
Küreselleşme ile birlikte, ülkeler arasındaki sınırların ortadan kalkması ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler de bu sürecin hızlanmasını ve gelişmesini sağlayabilir, diğer ülkelerle ilişkileri etkileyebilir ve uluslararası toplumun tutumunu belirleyebilir. Siyasetteki değişimin yarattığı etkiler ülkelerin iç siyasetlerinde de belirsizlikler oluşturabilir, siyasi krizlere neden olabilir ve hatta iç savaşlara yol açabilir. Son yıllarda bunlara örnek olabilecek, dünya genelinde birçok siyasi değişim yaşandı; Orta Doğu’daki Arap Baharı hareketleri, siyasi değişim talepleri sonucu gerçekleşmişti. Avrupa Birliği’nde yaşanan Brexit süreci ise AB bütünlüğünün tamamen bozulmasına da sebep olabilecek başlangıcın fitilini ateşlemiş olabilir.
Sonuç olarak siyasetteki değişim, dünya genelinde birçok faktörün etkisi altında gerçekleşen karmaşık bir süreçtir. Siyasi liderlerin, değişimleri yönetme ve toplumların ihtiyaçlarına cevap verme becerileri, siyasi istikrar ve gelişim için kritik öneme sahiptir. Tabii ki siyasetteki değişim, her zaman istikrarlı ve öngörülebilir de olmayabilir. Ancak, siyasi liderlerin ve siyasi partilerin değişen koşullara uyum sağlama çabaları, değişimleri yönetme ve toplumların ihtiyaçlarına cevap verme becerileri, toplumsal gelişim ve ilerlemenin anahtarı işlevi görerek, siyasi liderlerin ve siyasi partilerin, politikalarını ve stratejilerini yeniden gözden geçirmelerine de sebep olarak, siyasetteki değişim sürecini daha olumlu ve yapıcı hâle getirebilir.

Erhan İYİAKSU
Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi


Modern Dönemde Siyasetteki Değişim

Modern dönemde, bilhassa yirmi birinci asırda, eski dönemlere nazaran siyasete toplumsal katılımın her geçen gün büyük ölçüde arttığını görmekteyiz. Nitekim siyaset, uzunca bir dönem sadece büyüklere, maddi yetki sahiplerine, bürokratlara ve siyaseti meslek edilenlere özgü bir uğraş alanı şeklinde ele alınmış; çatışmalarla, kavgalarla özdeşleşmiştir. Bu nedenle siyasete kayıtsız kalmak neredeyse bir erdem gibi sunulur olmuştur. Hâlbuki bugün siyasetin sadece bir güç edinme ve kuru kavga uğraşı olmadığı; bir arada mutlu yaşamın koşullarını aramak, oluşturmak ve ideale ulaşmakla ilgili insani ve ahlaki bir etkinlik olduğunun farkına varıldığı şeklinde bir fikri kanaate doğru yol alındığı genel çerçevede görülmektedir.
Böylelikle siyasete toplumsal katılım evveline nazaran hem artmakta hem de siyaset önem kazanmaktadır. Sosyal medya unsurlarının artarak devam eden etkisi, desteklenen ve de daha fazla teşvik edilen fikrin beyanı hususundaki özgürlük olgusu ve toplumun umumi anlamda artan entelektüel seviyesi de bu gelişime ve değişime yol açan sebeplerdendir.

Mustafa Can YÜCE
Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi


Siyasi Değişim Üzerine

Öncelikle bizim, bir kelimenin ifade ettiği anlamı tam olarak kavrayabilmemiz için onun kavramsallaştırıldığı anlam bağlamında tanımlamamız ve kullanmamız gerekiyor. Aksi takdirde bağlamından kopartılmış bir kelimeyi doğru anlamamız mümkün gözükmemektedir. Nasıl ki ekonomi ile ilgilenen kişiler için portföy, yatırım; dinî alandakiler için iman, amel; fizik alanında kuantum gibi kelimeler kendi alanlarının bağlamında anlam ifade ediyorsa, her kelime kavramsallaştırılarak kendi bağlamı içerisindeki anlamında kullanılmalıdır. Bizim ise ele alacağımız kavram siyaset, hepimizin kanayan yarası.
Siyaset kavramını, politika ile beraber insanlık tarihinin başlangıcına kadar götürebiliriz. İnsan, varlığından bu zamana kadar yaptığı her şeyde belirli yöntemler izlemiş ve buna göre hareket etmeye çalışmıştır. Yani bu kavram sadece politikaya ait bir kavram değil; fakat biz, bunu bu bağlam içerisinde değerlendireceğiz. Bildiğiniz gibi Türkiye’nin tek partili sistemden çok partili sisteme geçişindeki önayak, siyasetteki perspektif değişimi diyebiliriz. Bu tarz değişimler için öncelikle halkın değişip dönüşmesi gerekmektedir. Nasıl ki reform olması için daha öncesinde Rönesans gerekiyorsa, bir siyasi değişim için de o görüşü destekleyen ve dönüşen bir halk olması kaçınılmazdır.
Çok partili sistemden sonra başlayan darbeler sürecini ele alırsak da bu değişimlere karşı olanlar veya o düşünceyi baskılayamayan siyaseten başarısız olmuş kişilerin güç kullanarak bu rakiplerini nasıl yok etmeye çalıştıklarını açıkça görebiliriz. Tabii bu tarz adımların her birinin, demokrasiye yapılan birer hakaret olduğunu söylememize gerek yok diye düşünüyorum. Her ne kadar demokratik bir rejime sahip gibi gözüksek de gerek 1960 ve gerek 1980 yıllarında meydana gelen darbeler silsilesi, siyasi bir değişimin habercisi olup aslında hiç de durumun öyle olmadığının açık bir göstergesidir. Günümüzde ise bu tarz, ordunun politikaya müdahalesi olmamakla birlikte daha çok siyasetçilerin ve parti liderlerinin karşısındaki kişilere yönelik sözlü yahut birtakım planlar çerçevesinde birbirlerinin aleyhine hareket ettiğini söyleyebiliriz. Bu anlamda özellikle günümüzde “namussuz siyaset” sloganı viral olmuş ve insanların kendi düşünceleri ve çıkarları doğrultusunda hiçbir parti fark etmeksizin sorgusuz sualsiz her şeyi yapabilecekleri bir konuma gelmiş bulunmaktayız. Böyle bir durumda bizim “Hangi siyasi partiyi desteklemeliyim?” sorusunu cevaplamaya çalışmak yerine “Bulunduğum toplumda ahlak durumu nasıl?” sorusunu cevaplandırmaya çalışmamız hem bireysel hem de toplumsal olarak ülkemizin geleceği açısından daha faydalı olacaktır. Geriye kalanları, sizlerin aklı ve vicdanı hür olmasını ümit ettiğim şahsınıza bırakıyorum…

Furkan ALTINOK
Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi


Siyasetteki Değişmeyen Değişim

Siyaset ve değişim kavramları aslında birbiriyle doğrudan bağlantılı kelimelerdir. Her dönem, beraberinde kendi şartlarını getirir ve bu şartlara ayak uydurmak yerine direnenler ise, tarihte bir mazi olarak anılırlar. Fakat yıllar geçse de insan kuşak kuşak yeni nesilleri beraberinde getirse de ana istek hep aynıdır; hak ve özgürlük.
Geçmişten günümüze her ülke ve her hükûmet, insanlara hep daha fazla özgürlük ve hak vaadinde bulunmuştur. Bu, insanın doğasından gelen ortak bir istektir. Bugün siyasetteki değişime baktığımızdaysa, siyasette değişmeyen değişim, yine hak ve özgürlük üzerinden devam etmektedir.
Siyaset, bir değişimin içindedir. Teknolojinin beraberinde getirdiği bilgi ve fikir akışı içinde her şeyi paylaşma, açıklama, anlatma ve bunu hiçbir sansür altında yapmak istememe gibi istekler doğmuştur ve bu istekler hiçbir ceza ve yaptırım tehlikesi altında olmadan yapılmak istenmektedir. Bu isteklere karşı durmanın kitlesel sebeplerle zor olduğu bu akım, her şeyi olduğu gibi siyaseti de içine almıştır. Artık eskiden konuşulması dahi tahammül edilemeyen konular, bugün bir sosyal medyada bir gönderi yahut canlı yayın içinde gayet rahatlıkla konuşulabilir olmuştur.
Zaman içinde bu, zor ya da tehlikeli olarak görülse bile artık hayat içinde sürekli maruz kalarak milyonları aşması, kendi içinde farklı kutupların oluşması ve her kesimden insanın ortak malı olarak kültür ve geleneğinde kendi içinde var olmasıyla vazgeçilemez noktaya gelmiştir.
Bugün içinde bulunduğumuz yüzyılda, artık gizli kalanların değil; kendini çok rahatlıkla anlatabilenlerin ya da anlatabilecek kitlesel araçlara hâkim olanların çağı olarak devam edecektir. Fakat araçlar ne kadar değişse de istek ve kurum yine aynı kalmıştır. Siyasetten bugün beklenen ise bu akış içinde hak ve özgürlüklerin yeniden genişletilmesi olacaktır. Fakat mecra ise bu sefer sosyal medya olmuştur.
İnsanın fikir ve ihtiyaçları, zaman, yönetim şekilleri ve daha birçok ekleyebileceğimiz bu kadar değişken içinde, siyasetteki değişmeyen değişim yine hak ve özgürlük olmuştur.
Bunun sebebi, insanların hak ve özgürlük gibi kavramları aslında gerçekten istememeleri mi istemelerine karşı savunmaktan kaçınmaları mı yoksa bu süslü kavramlar, insanı cezbeden içi boş kavramlar mı? Bunu bize gösterecek olansa yine tarih olacaktır.

Recep AYDIN
Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi