Şimdi yükleniyor

Demokrat Parti Dönemi

110sayiK 7

Demokrat Parti Dönemi

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Atatürk (1923-1938) ve İsmet İnönü (1938-1950) dönemlerinden sonra üçüncü önemli dönüm noktası Demokrat Parti Dönemi’dir (1950- 1960).

14 Mayıs 1950 tarihinde ilk defa demokratik sistem aslına ve özüne uygun olarak işledi ve tam anlamıyla demokratik bir seçim yapıldı. Demokrat Parti, “Yeter söz milletindir!” sloganıyla seçime girdi ve yüzde 56,6 oy ve 393 milletvekili ile seçimi kazandı. Kansız, darbesiz demokratik seçimle iktidar değiştiği için buna “beyaz ihtilal” denmiştir.

Gerçek anlamda çok partili demokratik hayata bu tarihte halkın özgürce seçimiyle geçildi. Bu, Cumhuriyet döneminde bir ilktir ve önemli bir dönüm noktasıdır. Halk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran parti olan Cumhuriyet Halk Partisi yerine bir başka partiyi iktidara getirdi. Aslında Atatürk dönemi CHP iktidarı çok parlaktır. Çok önemli ve büyük işlerin başarıldığı; devletin kuruluş sürecinin tamamlandığı; devletin bütün kurumlarına Türk milliyetçiliği ruhunun hâkim olduğu; eğitimde, bilimde, teknolojide hızlı adımların atıldığı; bağımsız, millî bir Türk devleti dönemidir. Halk o dönemden çok memnundur. Ancak İsmet İnönü döneminde, CHP yönetimi başarılı olamamıştır. Atatürk’ün milliyetçi politikaları terk edilmiş, Batıcı politikalara geçilmiştir. İsmet İnönü, sadece Atatürk’ün resmini paralardan, devlet kurumlarından kaldırmakla yetinmedi; aynı zamanda bağımsızlıkçı ve milliyetçi politikaları da kaldırdı. İnönü döneminde her alanda kalkınma ve ilerleme hamlelerine sekte vurulmuş, halk pek çok alanda sıkıntıya sokulmuş ve kötü bir yönetim sergilenmiştir. Demokrat Parti’ye oy veren seçmen, Atatürk’e değil; İsmet İnönü’ye tepki duyarak Demokrat Parti’yi iktidara getirdi. Demokrat Parti, Cumhuriyeti demokrasi ile tamamladı. Demokrat Parti memurların, bürokratların, aydınların, basının, sanat, kültür, bilim adamlarının, zenginlerin değil; esnafın, köylünün, işçilerin, fakirlerin yani genel anlamıyla halkın partisi olarak iktidara geldi. Elit zümre CHP’liydi.

Demokrat Parti iktidarında üçüncü cumhurbaşkanı olan Celal Bayar, aynı zamanda ilk sivil cumhurbaşkanıdır. Başbakan Adnan Menderes de sivildir. Yani asker kökenli değiller. Bu dönem, askerî yönetimden sivil yönetime geçiş dönemidir.

Demokrat Parti iktidarı, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika’nın patronajında oluşan yeni dünya düzenine uygun bir parti olarak kuruldu, şekillendi, iktidara geldi ve 14 Mayıs 1950-27 Mayıs 1960 arası 10 yıl boyunca Türkiye’yi bu doğrultuda yönetti. Atatürk döneminde Türkiye, tam istiklalci ve tam milliyetçi bir devlet yapısına sahipti. Bağımsız, millî bir Türk devleti idi. Ancak İsmet İnönü döneminde Türkiye, kademe kademe milliyetçi ve bağımsız kimliğinden uzaklaştırılıp genel anlamda Batı’ya, özel anlamda da Amerika’ya bağımlı hâle getirilmeye başlandı. Milliyetçi kimliğinden uzaklaştırılıp enternasyonalist ve kozmopolit bir anlayışla Batı yörüngesine sokuldu. Bu dönemde Demokrat Parti politikaları, Batı Bloku’nun çizdiği çerçevede Batılı devletlerin; özellikle Amerika’nın değerlerine ve önceliklerine göre yeniden yapılandırıldı. Demokrat Parti yönetimi, İsmet İnönü döneminde başlatılan Batıcı/Amerikancı yörüngenin devamıdır.

Demokrat Parti, Atatürk’ün resmini resmî kurumlara tekrar koymasına, Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkarmış olmasına rağmen Atatürk’ün milliyetçi politikalarına yeterince uymamıştır. Şeklî planda Atatürk’e bağlı kalmış ama özde, millî politikaları tam olarak uygulayamamıştır.

* Din Açılımı: Demokrat Parti’nin en önemli icraatlarından ve Türkiye’nin dönüm noktalarından biri, Müslüman Türk milletinin dinini öğrenme ve yaşama imkânlarını artırmış olmasıdır. Menderes, “Türk milleti Müslümandır ve Müslüman kalacaktır.” sloganını kullandı. DP, iktidara inanç ve düşünce özgürlüğü vaadinde bulunarak geldi. İnanç özgürlüğünü olması gerektiği gibi genişçe sağladı. Bu, çok önemli bir kazanımdır.

Bu bağlamda öncelikle ezanın aslına uygun olarak okunmasını sağladı. Ankara’da Maltepe Camii’ni inşa etti. İlkokullara din dersi kondu. Radyodan Kur’an okunmaya başladı. İmam Hatip Okullarının ve Kur’an kurslarının sayısı artırıldı. İslam, her alanda serbestçe öğrenilir, yaşanır ve konuşulur oldu. Atatürk ve İsmet İnönü dönemlerinde de İlahiyat Fakültesi, İmam Hatip Okulları, din dersleri vardı ama yetersizdi. Demokrat Parti bunların sayısını ve alanını artırdı.

* Ekonomi Politikaları: Demokrat Parti, özellikle Amerika’ya bağımlı liberal, kapitalist bir ekonomi politikası uyguladı. Menderes, “Her mahallede bir milyoner yaratacağım.” demişti. İnsanlar bu sözü, “devlet parasını, malını çalan, vurgunculuk, karaborsacılık yapan ve havadan para kazananları aklamak” için söylendiği şeklinde yorumladı.

Esnafa, çiftçiye, iş adamlarına kredi sağlandı. Altınlar paraya dönüştürüldü. Tüketim körüklendi.

Amerika’nın talimatıyla Marshall Planı uygulandı, Kore’ye asker gönderildi, NATO’ya girildi. Ülke, bölgesel üs olarak kullanıldı. Bu süreçte Amerikan siyaseti manevra alanı buldu.

İkinci Dünya Savaşı’ndan harabe hâlinde çıkan Avrupa ülkeleri kısa zamanda hızla kalkınırken, bilim ve teknolojide ilerlerken; aynı dönemde iktidar olan Demokrat Parti, yerli bilim ve teknoloji alanlarında yeterince ilerleme sağlayamadı.

* Kültür ve Eğitim Politikaları: İsmet İnönü döneminde eğitim kurumları azdı. Türkiye’de sadece 36 lise, 2 üniversite vardı. Zamanla bu kurumların sayısı bu dönemde arttı.

Demokrat Parti iktidarı, millî Türk kültürünün korunmasında ve Millî Eğitim’in geliştirilmesinde yeterince başarılı olamadı. Tevfik İleri gibi birkaç iyi niyetli ve gayretli kişinin dışında Demokrat Parti’de yerli ve millî düşünen yönetici ön plana çıkamadı.

Bu süreçte Halkevleri ve Köy Enstitüleri kapatıldı. Belki bu kurumlar kapatılmak yerine; Atatürk’ün Türk milliyetçiliği görüş, anlayış ve ilkeleri doğrultusunda yeniden ıslah edilebilirdi.

* Savunma Politikaları: Demokrat Parti, NATO’ya girmede etken olacağı düşüncesiyle Birleşmiş Milletlerin talebi üzerine 25 Temmuz 1950’de Kuzey Kore’ye karşı savaşmak üzere Güney Kore saflarına 4500 asker gönderme kararı aldı.

Türkiye, 18 Şubat 1952’de Sovyetler Birliği’nin Türkiye’yi tehdidine karşı kendi güvenliğini sağlama almak amacıyla Batı savunma sistemine girmek demek olan NATO’ya üye oldu. Böylece Türkiye, uluslararası konularda Batı ülkeleriyle aynı safta ve kampta yer aldı.

Türkiye’nin dış politikası artık Batı ekseninde ilerliyordu. Demokrat Parti, Atlantik Paktı olan NATO’yu sadece askerî ve siyasi bir topluluk değil; aynı zamanda bir medeniyet topluluğu, bir kültür topluluğu, bir demokrat milletler topluluğu olarak görüyordu.

* Tarım ve Köy Politikaları: İsmet İnönü döneminde köylü üzerinde vergi baskısı vardı. Köylüler fakirdi, tarım ilkel usullerle yapılıyordu.

Demokrat Parti döneminde özellikle köylü üzerindeki jandarma ve tahsildar baskısı azalmaya başladı. Köylüyü kalkındırma politikaları uygulandı. Batı’dan ithal edilen makinelerle kısmen teknolojik tarıma geçildi.

İktidarın ilk iki yılında 43.000 aileye 2 milyon dönüm toprak verildi. Traktör sayısı 6.600’den 25.000’e çıktı. Çiftçiye verilen kredi 412 milyondan 820 milyona çıktı. Tarımda üretim arttı. 20.000’den fazla köye içme suyu gitti.

* Şehirleşme ve Sanayileşme: Demokrat Parti iktidara geldiğinde nüfusun %81,5’i köylerde idi. Zamanla şehirlere göç hızlandı, şehirler kalabalıklaşmaya başladı. Elektrik üretim ve kullanımı arttı. Termik ve hidrolik büyük santrallerin temelleri atıldı. Barajlar yapıldı. Çimento, şeker, mensucat fabrikaları yapıldı. Yollar, limanlar yapıldı. Yüzlerce köprü, on binlerce kilometre yol yapıldı. 14 baraj, 15 yeni termik ve hidrolik santral yapıldı. 20 liman, 14 çimento fabrikası, 11 şeker fabrikası, 2 üniversite açıldı. Ama tüm bu ciddi adımlara rağmen, İkinci Dünya Savaşı’ndan viraneye dönerek çıkan ve hızla kalkınan ve gelişen Batılı ülkelere göre yeterli olamadı. Üstelik Türkiye, savaşa da girmemiştir.

* Özgürlükler ve Basın Politikaları: İsmet İnönü iktidarında basın özgürlüğü yoktu. İçişleri Bakanlığı Müsteşarı veya Basın Yayın Genel Müdürü basit bir sebepten dolayı bir telefonla bir gazeteyi süresiz kapatabiliyordu. Gazeteciler de mahkeme olmadan tutuklanabiliyordu. Demokrat Parti iktidara gelince basın yayın özgürlüğü sağlandı; hatta komünistleri bile affetti. Ancak zamanla basın özgürlüğünü kısıtlamaya başladı. Bu dönemde gazeteler, mahkeme kararıyla veya ilan edilen sıkıyönetim kararlarıyla kapatıldı.

Demokrat Parti, millete demokrasi sözü verdi; hürriyetleri kısıtlayan bütün kanunları kaldırma sözü vererek iktidara gelmişti. İktidara gelince aşırı bir basın özgürlüğü verdi. Ancak basın, bu özgürlüğü kötüye kullandı. Hakaretler, küfürler, asılsız haber ve yorumlarla iktidara karşı âdeta savaş açan yayınlar yaptı. Demokrat Parti de 1956’da basın özgürlüğünde sınırlamalara, kısıtlamalara gitmek zorunda kaldı.

*Askerî Darbeye Giden 1957-1960 Arası Dönem: 1957-1960 arası dönem kargaşa dönemidir. CHPDP arası siyasi tansiyon yükselmiş, muhalefet ve iktidar birbirleri karşısında çok sertleşmişti.

Demokrat Parti özellikle son dönemlerinde özgürlükleri kısıtlayarak muhalefet üzerinde baskı kurdu. Meclis Araştırma Komisyonlarının yetkilerinden bile daha fazla yetkiye sahip, muhalefeti izleyecek 15 kişilik Tahkikat Komisyonu kuruldu. Bu komisyonun kurulmasında, CHP’nin, Demokrat Parti iktidarına karşı hırçın muhalefeti etkin olmuştur.

Demokrat Parti, gitgide güçlenen muhalefete karşı gövde gösterisi yapmak ve halkı kutuplaşmaya ittiği iddia edilen Vatan Cephesi’ni kurdu. Ötekileştirici bir tutum sergileyen bu yapı; radyodan her gün Vatan Cephesi’ne katılanların isimlerini okumuş, sadece iktidardan memnun olanların oluşturduğu bir sivil toplum örgütlenmesi olarak ön plana çıkmıştır.

Menderes, 1958 yılından itibaren kredi vermeyen Amerika’dan uzaklaşıp kredi almak için Sovyetler Birliği’ne yöneldi ve yakın arkadaşı ve bakanı Dr. Lütfi Kırdar’ı nabız yoklamak için Sovyetler Birliği’ne gönderdi. Süreç sonunda Amerika, darbe planladı ve milletin vicdanında asla kapanmayacak bu darbeyi gerçekleştirdi. Amerika ve bazı CHP üyeleri, DP iktidarına karşı üniversite öğrencilerini, üniversite Talebe Cemiyetlerini kışkırttı, öğrenci olaylarını çıkarttı, sokak gösterilerine yönlendirdiler. Buna meteakip Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile konuşma yasağı getirilmiş, milletvekillerinin Meclis’te konuşması bile kısıtlanmıştı.

Yine bazı subayları etkilemeye çalıştılar. Adnan Menderes’in “Ben bu orduyu yedek subaylarla bile idare ederim.” diye bir cümlesi olmadığı hâlde ona böyle bir cümle yüklendi. DP iktidarına, Harp Okulu öğrencilerini yok edeceği iftirası da atıldı.

Amerika’nın, bazı subaylar üzerinde etkisi görüldü. Generallerin, subayların çoğu Amerika’da eğitim görmüştü.

Bütün bu olaylar ve durumlar neticesinde Türk ordusu 27 Mayıs 1960 tarihinde darbe gerçekleştirdi. Amerika’nın taktiği hep aynıdır. İsmet İnönü de “Şartlar tamam olunca ihtilal meşru olur.” demişti. Nitekim 27 Mayıs 1960 tarihinde Türk ordusu askerî bir darbeyle Demokrat Parti’yi iktidardan uzaklaştırdı ve Demokrat Parti dönemi sona erdi.