Şimdi yükleniyor

Sağlık İdarecisi Bir Hekimin Kaleminden Sağlıkta Şiddet

92 fatma sonmez

Sağlık İdarecisi Bir Hekimin Kaleminden Sağlıkta Şiddet

Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere, ben bir “Tıp Doktoru”yum. Aynı zamanda yaklaşık 21 yıldır sağlık idarecisi olarak çeşitli kademelerde yaptığım görevlerle sağlık hizmetiyle ilgili, yine bu hizmetin tam merkezinde çok çeşitli gözlemlerim, raporlarım, sunularım oldu… İşte bunlardan bir derlemeyi dergimizin konuyla ilgili bu sayısına sunuyorum.
Şiddet, tüm milletlerin yaşamında var olan, hemen hemen bütün sosyal meslekleri, yaş ve etnik grupları etkileyen ve ne yazık ki, çağımızın en kontrol dışı sosyal durumlarından biri olarak görülmektedir. Sağlık kurumlarında görünen şiddet ise; çoğunlukla hasta, sonrasında hasta yakınları ya da diğer sebeplere dayalı kişilerden gelen, hangi alanda kademede olursa olsun sağlık çalışanı için risk oluşturan, tehdit edici söz veya davranış, fiziksel saldırıdan oluşan durum olarak ele alınmaktadır. Sağlık çalışanlarının şiddet olaylarıyla sık karşılaşmasıyla birlikte, sağlık hizmetlerinde şiddet, günümüzde gittikçe artan bir önem kazanmakta ve yaşanan bu travmatik durumlar neticesinde sağlık personelinin şiddet açısından risk altında bulunduğu kabul edilmektedir. Sağlık çalışanları nadir de olsa kimi zaman meslektaşlarının, çoğunlukla hasta veya hasta yakınlarının şiddetine maruz kalmakta, sözlü ya da fiziksel veya psikolojik zarar görmektedir. Sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla;

  • Var olan güvenliğin (daha sağlıklı bir hâle getirilerek) artırılarak sağlanması,
  • Sağlık hizmetini de iyileştirecek eleman yeterliliğinin sağlanması,
  • Sağlık işletmeciliğinde fiziki yapı ve donanımın önemi,
  • Hasta-sağlık çalışanı / Sağlık çalışanı-toplum dili- iletişimin sağlıklı hâle getirilmesi,
  • Birlik-beraberlik, meslek tanıtımı, meslekte yaşanan zorluklar vb. konularda karşılıklı eğitimlerin verilmesi,
  • Şiddete ilişkin koruyucu yasal düzenlemeler.


Bu satırları, 20 yılı aşkın sağlık idareciliği gözlemlerim, bizzat yaşananlar karşısındaki tecrübelerim ile sağlık çalışanlarının güvenli ortamlarda yüksek motivasyonla çalışması ve sağlık kurumlarında kaliteli sağlık hizmeti sunulması için şiddetin önlenmesinin önemine dikkat çekmek amacıyla yine sunumlarımdan özetleyerek kaleme alıyorum.

Sağlık hizmetleri, toplumla çok yakın iletişim içinde yürütülen özel bir çalışma alanını oluştururken sağlık çalışanları; hastalık, yaşlanma ya da diğer nedenlerle kendi kendine bakma gücünü yitiren, genellikle sıkıntı içinde olan ve bakıma gereksinim duyan kişilere, her yaş grubu ve cinsiyetteki bireylere hizmet vermektedir. Şiddet ise, son yıllarda pek çok sektörde olduğu gibi sağlık kurumları ve hastanelerde de toplum huzurunu tehdit eden önemli bir halk sağlığı sorunu olarak tabir edilebilir. Bu durum hastanelerde hizmet veren hekim, hemşire ve diğer sağlık personeli kadar, hasta ve hasta yakınları için de ciddi bir sorun oluşturmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Çalışma Örgütü, Uluslararası Hemşireler Konseyi gibi örgütler, iş yerinde şiddeti uluslararası düzeyde öncelikli olarak ilgilenilmesi ve müdahale edilmesine ilişkin politikaları geliştirilmesi gereken bir konu olarak belirtirken, uluslararası bu teşkilatların istatistik verilerine göre;

  • Her yıl 25 milyon kişinin iş ortamında şiddete maruz kaldığından söz edilmektedir.
  • Sağlık alanında hizmet sunan profesyoneller ve özellikle 24 saat hizmet sunan hemşireler, hasta ve sağlıklı bireylerle olan ilişkileri aracılığıyla fiziksel ve sözlü şiddete daha fazla uğrayabilmektedir.
  • Şiddete maruz kalma sıralamasında hapishane gardiyanları ve polis memurlarının ardından psikiyatri hemşireleri 3. sırada, doktorlar 4. sırada yer almaktadır.
  • Şiddet olayına etki eden pek çok etmen üzerinde durulurken, geçmişinde şiddet davranışı bulunanların, alkol/madde kullanımı ve psikiyatrik hastalığı veya kişilik bozukluğu olanların şiddet kullanma potansiyelinin yüksek olduğu belirtilmekte; ayrıca yaş, cinsiyet, kalabalık, gürültülü ortamların ve sağlık ekibi ile yaşanan iletişim güçlüklerinin şiddet olaylarında etkili olduğu öne sürülmektedir.
  • Acil servisler, cerrahi birimler ve psikiyatri kliniklerinde şiddete maruz kalma oranının daha yüksek olduğuna ilişkin araştırmalar bulunmaktadır.
  • Şiddet olaylarına neden olabilecek risklerin tanımlanması ve kontrolünde, sağlık ekibine önemli roller düşmektedir. Saldırganlık ve şiddet riskini etkileyen etmenler ele alındığında, kadınların daha fazla şiddete maruz kaldığı, ayrıca personel yetersizliğinin, iş motivasyonunun, ortam özelliklerinin ve öfke yönetimi konusundaki bilgi düzeyinin etkili olduğundan söz edilmektedir.
  • Şiddete maruz kalma durumunda uygulanan sürecin kişiler, kurumlar, ülkeler arasında farklılık gösterdiği, karşılaşılan şiddet olaylarının çoğu zaman bildirilmediği belirtilmektedir.

Şiddetin oluş şekline göre fiziksel ve psikolojik olmak üzere iki ana başlık altında incelenmektedir:

Fiziksel Şiddet: Bir kişiye veya gruba karşı, onlar üzerinde fiziksel, cinsel ya da psikolojik zarara neden olacak şekilde fiziksel kuvvet uygulanmasını içermektedir. Bu şiddet şeklinde davranışlar basitçe itilip kakılmadan, yaralanma ve ölüme neden olmaya kadar değişen bir özellik göstermektedir. Kritik olan fiziksel şiddet yöntemleri ise; bıçaklama, kesici alet ve silah kullanma, cinayete teşebbüs gibi ölüme neden olabilecek davranışları kapsamaktadır.

Psikolojik Şiddet (Duygusal Şiddet): Fiziksel güç kullanılabileceğini hissettirerek korkutmak (tehdit) dâhil, bir kişi veya grup üzerinde onların fiziksel, zihinsel, ruhsal, ahlaki veya sosyal gelişimine zarar verebilecek şekilde kasıtlı baskı oluşturmak şeklinde ele alınmaktadır. Bu şiddet türü; sözlü şiddet, mobbing/yıldırma, cinsel taciz ve tehdit şeklinde sınıflandırılmaktadır.
Sözlü Şiddet: Bireyi küçük düşüren, aşağılayan veya bireyin itibar ve değerine saygı duyulmadığını gösteren hakaret, sövme, azarlama, aşağılama, tehdit gibi sözlü ifadeleri kapsamaktadır.
Mobbing/Yıldırma: İş yerinde bir veya birkaç kişi tarafından diğer bir kişiye yönelik olarak sistemli bir şekilde düşmanca ve ahlak dışı bir iletişim kullanılarak uygulanan psikolojik bir terör olarak tanımlanmaktadır. İş yerinde yaşanan fiziksel ve zihinsel stres, sosyal ilişkiler, psikolojik farklılıklar, kurumsal stratejiler gibi birçok faktör, mobbing kapsamında ele alınmaktadır.

Çok geniş bir çalışan grubunun (hekim, hemşire, eczacı, sağlık teknikerleri, hasta bakıcı vb.) görev yaptığı sağlık kurumları, şiddetin en çok görüldüğü iş alanlarından biridir. Sağlık sektöründe yaşanan şiddet olaylarının artış göstermesiyle birlikte, sağlık çalışanları da meydana gelen bu şiddet olaylarının en önemli hedefi ve mağduru konumuna gelmiştir. “Sağlık Sektöründe Mesleksel Şiddet” (2002) raporuna göre tüm şiddet olaylarının %25’i sağlık sektöründe gerçekleşmektedir. Araştırmalar, sağlık personelinin özellikle hemşirelerin iş ortamlarında sıklıkla şiddetle karşılaştıklarını göstermektedir. Hastane ortamlarında alınan güvenlik önlemlerinin yetersizliği, yasal düzenlemelerdeki boşluklar ve her geçen gün görsel ve yazılı medya yardımı ile gün yüzüne çıkan şiddet olguları, sağlık çalışanlarının kendilerini güvende hissetmemelerine neden olmaktadır. Yaşanan şiddet eylemlerinin sosyo-kültürel çevrede nasıl karşılandığı ve kabul edilip edilmemesi, üzerinde önemle durulması gereken diğer bir konudur. Eğer bir şiddet eylemi toplumda kabul görüyor ise meşrulaşmış bir eyleme dönüşebilmektedir. Şiddetin, bir toplumda onay görmesi devam ettikçe, kişilerin yaşamının bir parçası hâline gelmesi kaçınılmazdır. Bu tür toplumlarda şiddete başvurmak sorun olarak görülmenin aksine, sorunları çözmek için ilk başvurulan eylem biçimi olarak kabul görmektedir. Gelenekçi yapılarından uzaklaşmış, yapısal olarak kültürlerinden kaymış veya farklı toplumlara uyum sağlamaya çalışan kişilerde; değersizlik hissi, topluma yabancılaşma, kurallara karşı dirençli kişiliklerin varlığı ve uyum sorunları gibi nedenlerle ani şiddet olguları görülebilmektedir.

“Sağlıkta Şiddetin Sıklığı ve Özellikleri” ile ilgili olarak sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddete ilişkin yurt dışı ve yurt içinde birçok çalışma yapılmıştır. Çalışmalardan elde edilen bulguların ortak noktası, sağlık alanında ortaya çıkan şiddetin diğer meslek gruplarına ve iş yerlerine göre oldukça fazla olması ve daha az kayda alınmasıdır. Araştırmalar, hastalar kadar hasta yakınlarının da sağlık çalışanlarına şiddet uyguladığını göstermekte ve sözlü şiddetin fiziksel şiddetten daha sık olduğu görülmüştür. Şiddet türü olarak büyük çoğunluğu sözlü şiddetten söz etmiş; sözlü şiddeti fiziksel şiddet, tehditkâr davranışlar izlemiştir.
“Sağlıkta Şiddet için Risk Faktörleri” ile ilgili olarak sağlık alanında çalışanlara karşı şiddet olayları, alınan tüm önlemlere ve önerilere karşın gittikçe artmakta ve sağlık personeli şiddet yönünden büyük risk altında bulunmaktadır. Sağlık sektöründe görülen şiddet, diğer sektörlerdeki şiddetten farklılık göstermektedir. Sağlık çalışanlarının, hasta ve ailesi ile sıklıkla zor koşullar altında, yakın ilişki içinde olması riskli durumu oluşturmaktadır. Ayrıca sıkı güvenlik önlemlerinin, sağlık hizmeti veya sosyal hizmet sunulan ortamlarda hoş karşılanmaması da sağlık çalışanları için olası riski arttırmaktadır.

Sağlıkta Şiddetin Önlenmesi bakımından şiddete karşı alınacak önlemlere ilişkin birincil korunmada, öncelikle şiddetin hoş görülmediği bir ortamın oluşturulması, iş yerinde meydana gelen şiddet olaylarının, şiddet türüne bakılmaksızın suç sayılması ve bunun için gerekli yasal altyapının oluşturulması gerekmektedir.

Son yıllarda sağlık çalışanlarına karşı şiddetin artması nedeniyle ülkemizde bu konuda çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Hastanelerde şiddeti önlemeye yönelik oryantasyon ve hizmet içi eğitimler verilmekte, bu eğitimlerde; sağlık hukuku, risk değerlendirmesi ve risk yönetimi, iletişim teknikleri, öfke kontrolü konularına ve sağlık çalışanlarının şiddet yönetimindeki rolüne dikkat çekilmeye çalışılmaktadır.
Hasta odaklı bireysel önleyici yöntemler ise hastayı yakından gözlemlemek, ayrıntılı öykü almak, hastaya yaklaşımda stresle baş etme yollarını öğrenmek, etkili sözlü ve sözlü olmayan iletişim becerileri gibi güncel yaklaşımların yanı sıra kısıtlama, tecrit etme ve ilaçla tedavi gibi geleneksel yöntemler şeklinde sıralanmaktadır. Bazı görüşler, geleneksel yöntemlerin zorlayıcı olup hastayı ve ortamda bulunan kişileri travmatize ettiğini ileri sürmektedir. Ayrıca, sağlık çalışanlarının stresini artırdığı ve hasta ilişkisini azalttığı belirtilmektedir. Sağlık çalışanlarının kişiler arası ilişkilerde sözlü ve sözlü olmayan beceri eğitimi almaları ise yaşanabilecek olumsuz duygusal etkiyi azaltmaktadır.

Şiddet öncesi, başlangıç dönemindeki belirtilerin iyi gözlemlenmesi de en etkili önlemler arasında sayılmaktadır. Saldırgan bir kişinin sakinleştirilmesinde ise önerilen üç seçenek bulunmaktadır:

  • Bunlardan ilki, konuşarak sakinleştirmek olup, konuşurken özellikle şiddet öncesi başlangıç döneminde hasta ya da yakınlarının endişelerinin giderilmeye çalışılması, fazla umut verici konuşulmaması önerilmektedir. Bu aşamada konuşma, sakin ve ses tonuna dikkat edilerek yapılmalıdır.
  • İkinci seçenek, güç kullanarak etkisiz hâle getirmek olup, ortamda birey ile yalnız bulunuluyorsa güç kullanmaktan kaçınılması gerekmektedir. Bunun uygulanabilmesi için hastanede yeterince güvenlik elemanının olması gerekmektedir.
  • Son seçenek ise antipsikotik, sedatif ve hipnotik ilaçlar gibi farmakolojik ajanlardan destek alınarak şiddete yönelen kişiye müdahale edilmesidir.

Sonuç

Sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla güvenlik, eleman yeterliliği, fiziki yapı ve donanım, iletişim, eğitim gibi konularda iyileştirmeler yapılması gerekirken, şiddete ilişkin yasal düzenlemelerin de yapılması gerekmektedir. Şiddetin cezai yaptırımlarıyla ilgili yasal düzenlemelerin uygulanması, şiddet mağduru sağlık çalışanına yeterli hukuki ve psikolojik desteğin sağlanması, sağlık çalışanlarının özverili çalışma koşullarına kamu spotlarında yer verilmesi, sağlık çalışanına yönelik şiddet olaylarının medya ve diğer iletişim araçları kullanılarak sağlık çalışanları ve hizmet alanları içeren çift yönlü bir bakış açısıyla verilmesi vb. şiddetin önlenmesine yönelik olarak sağlık sisteminde alınması gereken önerileri oluşturmaktadır.
Sağlık çalışanlarının şiddeti önleme ve bu yönde duygu ve davranışlarını yönetme konusunda hizmet içi eğitimlerle bilgilendirilmesi, sağlık kurumlarında fiziki yapı ve donanımla ilgili gerekli düzenlemelerin yapılması, hastane süreçleri (hasta yatış-taburculuk-tanı/tedavi vb.), hastane kuralları gibi konularda sağlık hizmeti alanların bilgilendirilmesi, sağlık kurumlarına yönelik alınacak önlemler arasında sıralanırken; sağlık çalışanlarının maruz kaldıkları şiddet olayını raporlamalarının sağlanması, sağlık ekibi üyelerinin aralarında yaşadıkları rol belirsizliğinin giderilerek her ekip üyesinin kendi iş tanımları dışındaki işlerden sorumlu tutulmaması ve sağlık çalışanlarının eğitiminde şiddet ve önleme konularına yönelik derslere yer verilmesi de sağlık çalışanlarına ilişkin olarak alınacak önlemler şeklinde önerilebilir.