Şimdi yükleniyor

Gençlere Sorduk

genclere sorduk

Gençlere Sorduk

“Türk-Yunan İlişkileri ve Adalar Sorunu” konusuna yer verdiğimiz bu özel sayımızda, konuyla ilgili olarak gençlerin de düşüncelerini aldık ve bakın onlar konumuzla ilgili neler söyledi.

Türk Dış Politikasında Yunanistan ile İlişkiler

Türkiye’nin son 60 yıldır dış politikada direkt olarak taraf olduğu krizlerin büyük çoğunluğu Yunanistan kaynaklı olmuştur. Ege ve Akdeniz, Karasuları, Kıta Sahanlığı, Hava Sahası ve FIR Hattı kaynaklı anlaşmazlıklar, adaların silahlandırılması, sıcak çatışma potansiyeli taşıyan ve Türkiye’nin ulusal güvenliğine doğrudan tehdit teşkil eden konulardır. Zira Yunanistan’ın, Türkiye’yi Ege ve Akdeniz üzerinden çevreleme stratejisi, Türkiye tarafından Casus Belli olarak kabul edilerek savaşın da seçenekler arasında olduğunu açıkça göstermiştir.

Atina’nın yayılmacı ve irredentist politikası, 1974 yılında Kıbrıs’ta savaşa evrilmiş ve Türkiye, uluslararası hukuktan kaynaklı müdahale etme hakkını kullanarak Yunanistan’ın oldubitti politikalarına izin vermeyeceğini göstermiştir. Son yıllarda Türkiye’nin savunma sanayisinde kazandığı ivme ve S-400’lerin Rusya’dan alınması, güç skalasında Atina aleyhine bir değişime yol açmıştır. Bunu dengelemek isteyen Yunanistan, bir yandan diplomatik hamlelerle AB ve ABD’yi yanına almaya çalışmış diğer taraftan da askerî iş birlikleri yoluyla Fransa’dan savaş uçakları satın almış ve Adaları ABD’nin hava üssüne çevirmiştir. Atina’nın silahlanma konusundaki politikaları, bölgede güç dengelerinin değişimine yol açma olasılığı nedeniyle Ankara’nın tepkisini çekmektedir. Yunanlı politika yapıcıların ve karar vericilerin silahlanma çabalarının açıkça Türkiye’ye yönelik olduğunu belirtmeleri, Türkiye’nin güvenlik endişelerinde ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Bence, tüm bu gelişmeler, NATO’nun en güçlü üyelerinden biri olan Türkiye’nin, Avrupa güvenlik mimarisindeki konumu da dikkate alındığında, çıkacak herhangi bir sıcak çatışmanın bölgedeki jeopolitik ve jeostratejik dengeleri derinden etkileyeceğini göstermektedir. Yunanistan’la yaşanan bu sorunlar, gelecek yıllarda da Türk dış politikasını en çok meşgul eden krizlerin başında gelmeye devam edecek gibi görünüyor.

Kenan ERDOĞAN
İnönü Üniversitesi,
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü – Doktora


Dostluk Her Zaman Kazanır

Türkiye-Yunanistan ilişkisi ve iki ülke sorunları uzun bir geçmişe dayanmakta ve şu sıralar gündemi fazlasıyla meşgul etmektedir. Bu nedenle genellikle gerilim içinde olan iki ülke ilişkisi hakkında iç açıcı şeyler söylemek maalesef mümkün değildir. Üstelik bu gerilim, Türkiye’nin yapıcı, ılımlı ve barış çabalarına rağmen özellikle Yunanistan tarafından tırmandırılmaktadır. Haklı olan davamızda Mavi Vatan’ı korumak, sınırlarımızı savunmak ve Yunanistan’da yaşayan soydaşlarımızın yanında yer almak en doğal hakkımızdır. Bu sorunlar bizim açımızdan Lozan’da çözülmüştür. İstediğimiz gibi olmasa da, Ege’de bulunan Adaların büyük bir bölümü Yunanistan’da kalsa da bizler, kışkırtıcı bir davranışa girmemişiz. Aksine Yunanistan, Adaları uluslararası anlaşmalara aykırı olarak silahlandırarak, barış içinde yaşamak yerine bunalımlardan kendine pay çıkarmak yoluna başvurmuştur.

Fakat biz her ne kadar barıştan yana olsak da gerekirse haklarımızı savunmak için masaya yumruğumuzu vurmasını da biliriz. Bunu Yunanlı siyasetçilerin daha iyi bilmesi gerekir. Bundan 100 sene önce Yunan askerlerini İzmir’de denize döktüğümüzü, 26 yıl önce Kardak’ta bütün Yunan donanmasına rağmen Kardak kayalıklarında şanlı bayrağımızı dalgalandırdığımızı unutmuş olamazlar. Fakat Türk milleti her zaman adaletten, iyilikten yanadır. Zor anlarında, tabii afetlerde komşu Yunan halkının yardımına koşmaktan da geri kalmadığını tarihte örnekleriyle göstermiştir. Yunanistan, Türkiye’nin ve Türk halkının düşmanlığını değil dostluğunu kazanmaya çalışırsa her zaman kazançlı çıkacaktır

Oya ÇAĞIN
Kafkas Üniversitesi, Tıp Fakültesi


Türk-Yunan İlişkilerini Şekillendiren Sorunlar

Türkiye ve Yunanistan ilişkileri yıllardır, büyük ölçüde ciddi anlaşmazlıklar üzerine kuruludur. Zaman zaman tarafların, diplomatik vesilelerle ılımlı adımlar attıkları görülmüştür fakat sokaktan geçen herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına: “Yunanistan’ı nasıl bilirdiniz?” sorusuna alacağınız cevaplardan en popüler olanı kesinlikle “Yunan’ı denize döktük.” olacaktır. Millî Mücadele döneminde, Türk-Yunan savaşları, verilen mücadelenin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Savaş sürecinde ve savaşı takip eden dönemlerde süren anlaşmazlıklar, mübadele konusunda yahut Ege Adaları konusunda birtakım sonuçlara bağlanmış olsa da taraflar arasındaki gerginlikler zaman zaman zirveye tırmanarak devam etmektedir.
Türk-Yunan ilişkilerini şekillendiren sorunların başında Ege, Kıbrıs ve azınlıklar konuları gelmektedir. Ege konusunu kendi içinde: Karasuları, Kıta Sahanlığı, Hava Sahası ve FIR Hattı, Ege Adalarının Hukuki Statüsü ve Adaların Silahlandırılması gibi alt başlıklara ayırmamız mümkündür. Nitekim son zamanlarda güncelliğini koruyan ve yeniden Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginliği zirveye taşıyan konuların başında, Ege Denizi üzerinde, Yunanistan’ın çeşitli iddialarda bulunduğu Adalar konusu gelmektedir. Lozan Antlaşması ile Yunanistan’a verilen Adalar ve bu Adaların statüsü net bir şekilde belirlenmiştir. Belirlenen bu statüye uygun olarak adaların gayri askerî statüsünün korunması koşulu, Türkiye’nin güvenliği açısından son derece önemlidir. Fakat Yunanistan, diplomatik hamleler ve askerî müdahaleler ile adaların bu statüsü üzerinde değişikliğe gitmeye çalışmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin egemenlik haklarına yönelik bir dizi tehdit barındırmaktadır.

Türkiye’den de karşı hamlenin gecikmediğini ve taraflar arasında diplomatik sürecin yüksek gerilim ve notalarla devam ettiğini görmekteyiz. Gerilimin tırmanacağı son noktayı kestirememekle beraber Türkiye’nin, gelişen savunma sanayisiyle Yunanistan’ın gözünü korkuttuğu su götürmez bir gerçektir. Bir Türk atasözü der ki: “Demir tava geldi, kömür tükendi; akıl başa geldi, ömür tükendi.” Ömür tükenmeden aklı başına gelen bir Yunanistan temennisiyle…

Meryem AYDIN
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi,

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi


İyi Komşuluk İlişkileri

Komşu iki ülke olan Türkiye ve Yunanistan’ın hem kara hem de deniz sınırı bulunması, sorunların çok boyutlu olmasına yol açmaktadır. Özellikle Batı Trakya’da yaşayan Türklerin haklarının zaman zaman çiğnenmesi vicdanları yaralamaktadır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Yunanlıların giriştikleri işgallerle başlayan savaşlar iki ülke arasında derin yaralar açsa da, Türkiye’nin Cumhuriyet döneminde izlediği “Yurtta Barış Dünyada Barış” politikası ile ilişkiler yeni bir boyut kazanmış ve bu süreç İkinci Dünya Savaşı’na kadar olumlu gelişmiştir. Savaş sonrasında ortaya çıkan Kıbrıs Sorunu, 12 Ada’nın İtalya’dan Yunanistan’a geçmesi, Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’na rağmen adalarla ilgili düşmanca tavrı, kalıcı dostluğun kurulmasını engellemiştir.

Yunanistan, takındığı tavır ve davranışları ile Millî Mücadele döneminde uğradığı yenilginin etkisinden kurtulamadığını göstermektedir. Hâlbuki geçmişte birlikte yaşamış olan, ortak değerleri paylaşan iki toplum; siyasetten uzak, kendi hâline bırakılsa belki daha iyi anlaşacaktır. Üniversite öğrencisi olarak atalarımızın toprağı olan ve Atatürk’ün doğduğu yer olan Selanik ve Yunanistan’ın diğer topraklarını gezmek, oradaki soydaşlarımızla kucaklaşmak, komşu ülkenin üniversite gençliği ile ortak projelere imza atmak en büyük arzumdur. Türkiye’nin izlediği dış politika, Yunanistan’dan karşılık bulursa, bu arzularımızın hayata geçmemesi için hiçbir sebep yoktur. Türkiye, haklarını ve çıkarlarını koruma konusunda bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kararlı davranacak, savaşı ve sıcak çatışmayı en son çare olarak görecektir. Üniversite gençliği olarak bize düşen, her konuda olduğu gibi bu konuda da ülkemizi ve çıkarlarını savunmaktır.

Selda GÜNEŞ
Kafkas Üniversitesi,

Veteriner Fakültesi