Filistin, ah Filistin
Sen ki gönül kapılarımızın göklere açıldığı, Peygamber kokularının bütün cihana saçıldığı seçkin bir beldesin. Mazlum toprakların, asırlardan beri nice mukaddes emanetleri bağrında saklar. Müslümanlar, kadim çağlardan bu yana ayarı bozulan rüyalarının karalarını senin ölümsüz sevdanla aklar.
Sen ki İslam sancağı altında bütün insanlığa barışın, selam ve huzurun diyarı olarak nefes aldırandın. Sen ki yetimlerin, kimsesizlerin ve yalnızların acı ve ızdıraplarını yedi kat göklere ulaştırandın.
Filistin, ah Filistin…
İşgalci İsrail’in elinde şimdi nedir çektiğin?
Sen ki asırlar boyu Türk’ün umutlarını besleyensin. Î’lây-ı Kelimetullah’a gönül vermiş Alperenlerin uzak ufuklarını süsleyensin. Görklü gölgende iki rekât namaz kılabilmek için ırak iklimlerden yola düşenlerin mesafelerini yakın edensin. Müminlerin tefekkür sağanaklarını tarifsiz ilahi rahmet sağanaklarına dönüştürensin. Dualı ellerle tertemizyüreğine sığınarak, derd-i derununu Rahmet-i Rahman’a arz eden inanmış gönülleri huzur teknende aklayıp paklayarak maveranın ferahfeza iklimlerine sevk edensin.
Sen ki bir arınma ve aydınlanma kandili olarak bütün Müslümanları bağrında misafir edendin. Sen ki barışın, teslimiyetin ve insaniyetin en yalın hâlini bütün dünyaya öğretendin.
Filistin, ah Filistin…
Terörist İsrail’in elinde şimdi nedir çektiğin?
Sen ki Müslüman’ım diyen herkesin yüreğini hasretle yanıp tutuşturan aşılmaz bir gönül dağısın. Yüce Allah’ın çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksa’nın billur otağısın. Namazlarımızın bizi Miraç’a yükseltmediği ve ibadetlerimizin yüreğimizi maveranın berrak sahillerine bir köpük misali sermediği yetim vakitlerimizin şefkatli ana kucağısın. Susayan ve acıkan ruhlarımızla sessiz ve nefessiz kalan fıtratlarımızın İrem Bağı’sın.
Sen ki nice Allah elçisinin ayak izleriyle sokaklarını adım adım mühürlediği kutlu bir selam yurduydun. Sen ki yanık bağrımıza ve deva bulmaz dertlerimize bir şifa meltemi olarak gelip dokunurdun.
Filistin, ah Filistin…
Soykırımcı İsrail’in elinde şimdi nedir çektiğin?
Sen ki bağrında taşıdığın ilahi hazinelerle ilk kıblemizsin. Nice ilahi sırlara annelik edenimizsin. Efendimizin Miraç’a yükseldiği mukaddesimizsin. Bizim, Âdem ile Havva’mızsın. Yüreğimiz sıkışınca kırlarında gezip dolaştığımız Kenan diyarımızsın. İnsanı kölelik zindanlarına hapseden cümle putlarını korkusuzca parçalayarak gönülleri tevhit sancağı altında birleştiren Allah dostu Hz. İbrahim’imizsin. Teslimiyet abidesi olarak gönüllerimizde taht kuran İsmail’imizsin. Bir ilahi müjde olarak seçilip insanlığa gönderilen İshak tabiatlımızsın.
Sen ki bizim için kutsal emanet sandukası olarak çağlardan berrak berrak akıp gelen ilahi rahmet pınarıydın. Sen ki doyumsuz hatıralarımızı göklere kanatlandıran bir asalet çınarıydın.
Filistin, ah Filistin…
Katil İsrail’in elinde şimdi nedir çektiğin?
Sen ki bütün insanlığa iffetin, ahlakın, sabrın, letafetin, nezaketin ve güzelliğin timsali olarak armağan edilen Hz. Yusuf ile ona babalık etmiş Yakup Peygamber’in mübarek ayak izlerinin saklı mahzenisin. Davut Peygamber’in muazzam sesiyle terennüm ettiği en güzel ilahilerin berrak nefesisin. Kudretli Süleyman nebinin adalet ve asalet yüklü kutlu şehrisin. Süleyman Peygamber’le Belkıs’ın gönüllerinin buluştuğu, yüreklerinin ilahi aşk kıvılcımlarıyla çıra gibi tutuştuğu yeryüzünün en nadide ve müstesna köşelerinden birisin.
Sen ki kendi gölgemiz kadar bize yakın, nefesimiz kadar içimizde ve özümüz kadar tanıdıktın. Sen ki eşyanın kalabalığıyla kararmaya yüz tutan ruhlarımız için maveraya dek uzayıp giden billur bir aydınlıktın.
Filistin, ah Filistin…
Zalim İsrail’in elinde şimdi nedir çektiğin?
Sen ki her bir köşe bucağın, tepe dağın, gök kubben İsa Peygamber’in muazzam sırları ve ahçekişleri ile nakış nakış süslüdür. Bahtın ve talihin Musa Peygamber’in asasının kudret gölgesiyle katmer katmer güçlüdür. Duruşun Meryem bakışlı, esintin Meryem kokuşlu, endamın Meryem yüzlü ve kelamın Hz. Meryem sözlüdür. Aslın, hakikat ve hikmet önderlerinin binbir emekle çağlara mayaladığı ilahi tevhit özlüdür.
Sen ki Abbasiler zamanında Türk Vali Amacur etTürkî ile başlayıp Akşitler, Selçuklular, Eyyûbî ve Memlûkler ile Osmanlılar döneminde bin yıl Türk komutanlar tarafından kardeşlik, huzur ve barış içinde yönetilmiş kutlu bir diyar oldun. Türk’e yıllar yılı hem aşina hem de doyumsuz bir yâr oldun.
Filistin, ah Filistin…
Lain İsrail’in elinde şimdi nedir çektiğin?
Sen ki Selçuklular döneminde Sultan Alparslan’ın emriyle ilahi adaletle yeniden tanışansın. Başta Mescid-i Aksa olmak üzere bütün beldelerin bu kutlu komutan marifetiyle baştan ayağa mamur bir hüviyete kavuşansın. Camiler, medreseler, kervansaraylar, darüşşifalar, bedestenler, köprüler, çeşmeler ve türbeler gibi pek çok mimari eserle donatılarak Türk damgasıyla yine, yeni, yeniden buluşansın.
Sen ki otuz yıla yakın Selçuklu idaresi altında topraklarında huzur ve selam çiçekleri açandın. Hemen sonrasında önce Fâtımîlerin, ardından da 1099 yılında Haçlıların eline geçerek seksen sekiz yıl Haçlı vahşet ve katliamları arasında boynu bükük ve yetim yaşayandın.
Filistin, ah Filistin…
Katliamcı İsrail’in elinde hâlâ nedir çektiğin?
Sen ki seksen sekiz yıl süren Haçlı esaret ve zulmünden 1187 yılında Kudüs aşığı Selahaddin Eyyubi ile kurtulansın. O büyük komutan biliyordu ki sen mukaddessin, kutsalsın, azizsin, nazlısın. Selahaddin Eyyubi ki senin kılına zarar gelmesin diye ulu orta şehre girip yakıp yıkmayandı. Kavuşma arzusuna mağlup olup sabrı elden bırakmayandı. Nihayet sana zulmü reva görenler, şehri Selahaddin’e teslim etmek zorunda kaldı. Böylece bir kez daha ayrılık hasreti sevinçle noktalandı.
Sen ki Selahaddin Eyyubi’nin İslam dünyasını sevince, gayrı diyarları kedere boğarak kan dökmeden fethettiği kutlu bir yerdin. Sen ki bu büyük komutanın Hristiyanlara ait sembollerden arındırdığı, mabetlerini kendi elleriyle süpürüp gül yağıyla yıkattığı ve ezan sesine yeniden kavuşturduğu özge bir cevherdin.
Filistin, ah Filistin…
Hain İsrail’in elinde şimdi nedir çektiğin?
Sen ki 1516 yılında Yavuz Sultan Selim Han eliyle yeniden Türk’ün yurdu olansın. O tarihten sonra adı Kudüs-ü Şerif olarak konan ve gönüllerde bu isimle yeniden kutsanansın. O andan itibaren tam dört yüzyıl boyunca mamurluğun, barışın, dostluğun, kardeşliğin ve huzurun hazzını doyasıya soluyansın. Osmanlı padişahlarının gündüz hayal heybelerini, geceler boyu rüyalarının billur mahzenlerini tıka basa dolduransın. Üç dinin mensuplarını mukaddes gölgenin altında barış, esenlik ve huzur içinde asırlarca bir arada yaşatansın.
Sen ki 1917 yılında, son yüzyılın düzenbaz sömürgecileri tarafından soylu himayedarın Osmanlının elinden çalındın. Sen ki Osmanlıya karşı kirli ittifaklar yapıp ayaklandırılan bazı kabileler eliyle yeni dünyanın soykırımcı teröristlerinin insafına salındın. Sen ki yeni dünyanın en azılı terör örgütü İsrailli yöneticiler eliyle açık hava hapishanesine alındın. Sen ki işgal edile edile bölünüp parçalandın.
Sen ki bombalandın, bombalandın, bombalandın. Sen ki…
Filistin, ah Filistin…
Kâhin İsrail’in elinde şimdi nedir çektiğin?