Bir Başka İstanbul
Herkesin farklı bir İstanbul’u var. Kimine göre bugün bile “Taşı toprağı altın…” kimine göreyse “Nerede o eski İstanbul…” diye ah çektiği bir şehir. Kaçıp gitmeli, diyor bazısı. Bazısı da huysuz bir sevgili gibi görüp ne onunla ne onsuz diyerek çilekeş aşkından dem vuruyor.
Her dönemin de farklı bir İstanbul’u var. Bir tatlı huzur almaya geldiğin Kalamış’ta huzur aranmıyor, ada sahillerinde yolunu kimse gözlemiyor artık. Yine de adına şarkılar, şiirler ve kitaplar yazılmaya devam ediyor. Belki biraz sert ve hoyrat ama orta yerinde İstanbul aşkı olan nağmeler dolaşıyor dillerde hâlâ.
Binlerce yıllık örselenmiş ruhuyla, güzelliğini ayrıntılarda saklıyor İstanbul. Modern caddelerden köşeyi dönünce, girdiğin daracık bir sokakta yakalıyor seni şehir. Miskin bir kedinin, kenarına kıvrıldığı tarihî bir çeşme yolunu kestiğinde; apartmanlar arasına sıkışmış yüz yıllık bir hamama denk geldiğinde, tarihin ayak izlerini takip ederken buluyorsun kendini. Şehrin her dönem tanıklık ettiği farklı yaşanmışlıklar bir anda karşına çıktığında, anlıyorsun İstanbul’un asıl cazibesinin kaynağını.