Şimdi yükleniyor

Türkiye’deki Cengiz Aytmatov Algısı Üzerine – 2 (2000’li Yıllardan Günümüze)

gokcan celik 97

Türkiye’deki Cengiz Aytmatov Algısı Üzerine – 2 (2000’li Yıllardan Günümüze)

Aynı rejim altında yaşamayan sanatçı-eleştirmen ilişkisinde eleştirmenin subjektif duygularından uzaklaşıp objektif değerlendirmeler yapabilmesinin oldukça zor olduğunu Cengiz Aytmatov hakkında Türkiye’de yapılan çalışmalar örneğinde göstermeye çalışmıştık. Hakikaten de bir sanatçının eserleri ve sanatçılığı üzerinde yapılan değerlendirmelerde objektifliğin sağlanması için eleştirmenin ya eserin yazıldığı dönemin siyasi ve sosyal şartlarını iyi bilmesi ya da bizatihi o dönemde yaşaması gerekmektedir. Aksi takdirde yanlış hükümler vermesi pek muhtemeldir ki bunun en iyi örneği yine Aytmatov’un sosyalizmi -dar anlamda da komünizmi- topyekûn eleştirdiğine dairdir.

Okuduğumuz Kırgızca ve Rusça kaynaklar ile Aytmatov’un bizzat kaleme aldığı makale gösteriyor ki1 Aytmatov’un eserlerinde eleştirdiği, aslında başlı başına Sovyet rejimi değildir. O, insanlığın varoluşunu ve ilerici hareketlerini engelleyen anlayışları, uygulamaları ve sistemleri eleştirmiştir. O dönemin şartlarını, sansür mekanizmasının gücünü, Aytmatov’un Sovyetler Birliği ile olan yakın ilişkilerini, birliğin Aytmatov’a verdiği değeri ve ayrıcalıkları düşündüğümüzde Aytmatov’un sistemi eleştirmediği aslında açıktır. Ona göre Sovyet ideolojisini doğru yönetemeyen, kendi çıkarları uğruna kullanan ve bu uğurda insanlığa zarar vermekten çekinmeyen (Stalin) kişi veya kişiler eleştirilmelidir.

Bu noktada Aytmatov hakkında ilk dönem eleştirmenlerine nazaran daha ılımlı bir tutum sergileyen ikinci etaptaki eleştirmenlerin çalışmalarından bahsetmek yerinde olacaktır. Bu bağlamda Aytmatov üzerine derinlemesine yazılar kaleme alan üç isimden söz etmek mümkündür: Ali İhsan Kolcu, Orhan Söylemez ve Ramazan Korkmaz.

Ali İhsan Kolcu, çalışmalarının temelinde Aytmatov’u “millî romantik” olarak değerlendirmiştir (Çelik, 2020: 308). Aytmatov’un Türkçeye çevrilmiş hikâye ve romanlarında millî unsurların izini süren Kolcu, aynı zamanda eserlerde yer alan folklorik ürünlerin çeşitlerine ve Aytmatov’un bunları hangi fonksiyonlarda kullandığına dikkat çekmek istemiştir. Ona göre, Aytmatov bu unsurları ustaca işlemesi bakımından millî bir yazardır.2

Aytmatov üzerine hacimli yazılar yazan bir diğer isim, akademisyen Orhan Söylemez’dir. Çalışmalarının önemli bir bölümünü Aytmatov’a ayıran Söylemez, Aytmatov hakkında bilimsel makaleler yazmış, yurt içinde ve yurt dışında konferanslarda ve sempozyumlarda bildiriler sunmuştur. Ayrıca Türkiye’deki Aytmatov algısını ilk araştıran da dünya edebiyatında Aytmatov ile ilgili yazılmış önemli makaleleri Türkçeye çeviren de yine Söylemez’dir.3 Söylemez, eser incelemelerinde öncelikle Aytmatov’un edebî kişiliğinin şekillenmesinde ve eserlerinde Manas Destanı’nın etkisini araştırmıştır. Ona göre Manas Destanı, bu büyük yazarın en önemli ilham kaynaklarından biridir. Aytmatov üzerine yaptığı çalışmalarında üzerinde önemle durduğu bir diğer husus da Aytmatov’daki kader meselesidir. Söylemez, Aytmatov’un göstermek istediği en önemli evrensel mesajın kader olduğunu vurgulamaya çalışmıştır. Ona göre Aytmatov, yaratılmış her bir canlının kaderinin birbirine bağlı olduğunu, bu nedenle de herhangi birinin kaderinde yaşadığı veya yaşayacağı bir değişikliğin bütün canlıları etkileyeceğini anlatmaya çalışmaktadır (Çelik, 2020: 309-310). Bu yüzdendir ki Aytmatov, özellikle de son dönem eserlerinde kader ve kadercilik üzerinde yoğunlaşmış ve kader kavramı üzerinden tüm insanlığa evrensel mesajlar vermiştir. Bununla birlikte Aytmatov’un amacı yeni destanlar ve mitler yaratmak değildir. O, var olan ürünleri kullanarak gerçekçiliğe giden yeni bir yol açma peşindedir. Gerçekçiliği ön planda tutması onun geçmişe ve tarihe verdiği önemi de göstermektedir. O, böylelikle millî hafızanın da bekçiliğini yapmaktadır. Gelecek nesillere millî kültürü ve millî hafızayı göstermek/anlatmak gayretindedir.

Aytmatov’u ele alan bir diğer araştırmacı-akademisyen de Ramazan Korkmaz’dır. Ramazan Korkmaz, Aytmatov’u yaralı ve aydınlık bir bilinç olarak kabul etmekte ve onu, babası Törekul Aytmatov gibi Orta Asya’nın aksakalı olarak görmektedir. Korkmaz, Aytmatov’un eserlerinde kendi trajik yazgısından mükemmel bir biçimde beslendiğini ve buna ek olarak dönemin şartlarını iyi kavrayarak gelecek hakkında doğru öngörülerde bulunduğunu ifade etmiştir. Korkmaz’ın, Aytmatov’un eserlerinde ehemmiyetle durduğu nokta ötekileşme meselesidir (Çelik, 2020: 310). Aytmatov ile ilgili kitabına da aynı ismi veren Korkmaz4, Aytmatov’un eserlerindeki kahramanları bir bir inceleyerek; geçmişi, gelenekleri, dili ve de dini unutturulan Kırgız insanının nasıl ötekileştiğini bütünlüklü olarak incelemiştir. İdeolojiye sadık yetiştirilen ve Sovyet insanı olarak nitelendirilen bireylerin asimilasyon sürecinde yaşadığı felaketlere dikkat çekmiştir. “Ben” ve “öteki”, “ötekileş(tir)me” ve “öteki” gibi kavramlar arasındaki ilişkiyi felsefi boyutta ele alan araştırmacı, asimilasyon başka bir deyişle ötekileşme sürecinde Kırgız halkının tahrip edilen belleklerini (1. Deneyimsel/Mimetik Bellek, 2. Nesneler Belleği, 3. Dil ve İletişim Belleği, 4. Kültürel Bellek) de felsefi ve sosyal açılardan açıklamıştır. Ötekileşme karşısında çözüm önerisi olarak Aytmatov’un insanın özüne dönmesi gerektiğini vurgulayan Korkmaz, bu dönüşleri 1. Ev/Anneye dönüş izleği, 2. Ana dile dönüş izleği, 3. İnsana dönüş izleği, 4. Doğaya dönüş izleği, 5. Tanrı’ya dönüş izleği (Korkmaz, 2004: 142) şeklinde tasniflemiş ve bunları eserlerden epizotlarla göstermeye çalışmıştır.

Sonuç Yerine

Türkiye’de Aytmatov üzerine yapılan çalışmalar arasında farklı görüşlerin ortaya atıldığı en önemli hususlar, Aytmatov’un iki dilliliği ve buna bağlı olarak millî yazar olup olmaması ile dinî görüşüdür. Özellikle de ilk dönemlerde iki dilliliği üzerine büyük bir yaklaşım farkı söz konusudur. Araştırmacılar arasındaki bu yaklaşım farkının en temel sebebi de ideolojidir. Bizce Aytmatov’un millî bir yazar olup olmadığı ise tam anlamıyla ayrı bir çalışma gerektiren konudur. Bir yazarı millî yazar yapan özelliklerin başında, eserlerinde millî dili kullanması, o milletin hayatını eserlerinde yansıtması ve o milletin, tarihinden, kültüründen ve folklorundan beslenmesi gelmektedir. Aytmatov, millî dili kullanma haricinde -bazı eserleri hariç- diğer iki özelliğe fazlasıyla sahiptir. Onun uçtuğu yuva halk hazinesidir, bu nedenle daima kök kültürünü yüceltmiştir. Onu yetiştiren topraklara borcunu ödemeye çalışmıştır.

Öte yandan Sovyetler yıkıldıktan sonra Türkiye ile Kırgızistan ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi, ülkeler arasında bilgi akışının sağlanması, Türk araştırmacıların Kırgızistan’a gelerek araştırmalar yapmasıyla Sovyetlerin sanat, edebiyat ve sanatçılar üzerindeki baskı mekanizmasını gerçek anlamda öğrenmesi, Aytmatov’un dili konusundaki sert ve olumsuz tutumu değiştirmiştir. Yerini, daha ılımlı ve anlayışlı bir tutuma bırakmıştır. Özellikle de O. Söylemez ve R. Korkmaz’ın ılımlı tutumları göze çarpmaktadır. Burada belirtmemiz gereken husus şudur ki, Aytmatov, eğer yazın yaşamına Rusça ile devam etmeseydi, o zamanlar dünya tarafından keşfedilemeyecekti; çünkü Rusça, Aytmatov’un hem Sovyetler Birliği’ndeki tanınırlığını artırmış hem de dünyaya açılan penceresi olmuştur. Millî yazar olma amacıyla sadece Kırgızca eserler verseydi, Kırgızistan sınırlarının dışına çıkamayacağı da bir gerçektir.

Türk araştırmacıların çalışmalarında tespit ettiğimiz farklı anlayışlardan bir diğeri de Aytmatov’un dinî bakış açısıdır. Ateist bir din anlayışına sahip olan Sovyetler Birliği’nin özellikle de Müslüman olan halklar üzerindeki baskısı, yazarların dinî inançlarını eserlerine yansıtmaktan çekinmesine ve hatta geri durmasına neden olmuştur. Aytmatov da bu yazarlardan biridir. Bizim kanaatimizce Aytmatov, Hristiyan misyonerliği yapmamakla birlikte Hristiyan kültürüne ve Avrupa uygarlığına derin bir saygı duymaktadır. Onun hem tek Tanrılı dinler olan İslamiyet, Hristiyanlık, Yahudilikten hem de Budizm, Şamanizm gibi inanç sistemlerinden etkilenerek oluşturduğu bir inancı vardır. Kısacası, kendini belirli bir din ya da inanç sistemiyle sınırlandırmamıştır. O. İbraimov’un da belirttiği gibi tam anlamıyla dindar değildir; ama milletin manevi mirasına, gelenek ve göreneklerine, huzuruna önem vermektedir. Esas gayesi insanları Tanrı’ya, Tanrı’yı da insanlara yakınlaştırmaktır. O, insandan Tanrı’ya giden yolu aramaktadır. İnsanları imana, edepli ve ahlaklı olmaya davet etmektedir. Ancak bu davet dogma bilgilerle değil; akıl süzgecinden geçmiş, bilim ve mantık çerçevesinde gelişmiş ve şekillenmiş bilgilerledir. Bir nevi, insanları dine davet etme kalıplarını yıkmıştır. Aytmatov’un yanlış anlaşılmasının en büyük sebebi de bu daveti bir molla üslubuyla yapmamış olması ve insanlığın gerçek Tanrı’yı unutup yerine dünyevi Tanrılar icat ettiği gerçeğini bir papaza söyletmesidir. Ve tabii bu meseleye Hristiyanlığı aracı etmesi de yanlış anlaşılmasının temel sebeplerindendir.

Kaynakça
Çelik, G. (2020). Çıñgız Aytmatovdun Çıgarmaçılıgı Boyunça Kırgız-Türk Okumuştuularının İzildöölörü: Tarıhıy-Salıştırma Analiz. Doktora Tezi. Kırgızistan: Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi.
Korkmaz, R. (2004). Aytmatov Anlatılarında Ötekileşme Sorunu ve Dönüş İzlekleri, Türksoy Genel Müdürlüğü, Ankara.
Aytmatov, Ç. (1934). Pervıy Vsesoyuznıy svezd sovetskih pisateley, 1934.// Stenogr. otçet. –M.,- str. 716

Dipnotlar:

  1. Ç. Aytmatov (1934). Pervıy Vsesoyuznıy svezd sovetskih pisateley, 1934.// Stenogr. otçet. –M.,- str. 716
  2. A.İ. Kolcu (1997). Milli Romantizm Açısından Cengiz Aytmatov, Ötüken Yayınları, İstanbul, Kolcu, A.İ (1998). C. Aytmatov’un Eserlerinde Bir Milli Romantik Unsur Olarak Millî Hafızanın İşleniş Biçimi ve Taşıdığı Önem, Doğumunun 70. Yıl Dönümünde Cengiz Aytmatov, Ankara, ss. 127-141, A.İ. Kolcu (2002). Bozkırdaki Bilge Cengiz Aytmatov, Akçağ Yayınları, Ankara, A.İ. Kolcu (2008). Cengiz Aytmatov Üzerine Yazılar, Salkımsöğüt Yayınevi, Erzurum.
  3. O. Söylemez (1995). “Sovyetler Birliği’nin Çöküşünü Hazırlayan Sebepler ve Dişi Kurdun Rüyaları”, Türk Lehçeleri ve Edebiyatı, S.1 Haziran, ss. 84-93, O, Söylemez (1998). Kassandra Damgası ve düşündürdükleri, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.9, Erzurum, ss. 229-256, O. Söylemez (2002). Cengiz Aytmatov Hayatı ve Eserleri Üzerine İncelemeler, Karam Yayınları, Ankara, O. Söylemez (2010). Aytmatov’da İnanç Meselesi, Cengiz Aytmatov: Tematik İncelemeler, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, ss. 15-24, O. Söylemez (2010). Aytmatov’da İnanç Meselesi, Cengiz Aytmatov: Tematik İncelemeler, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, ss. 15-24.
  4. R. Korkmaz (2004). Aytmatov Anlatılarında Ötekileşme Sorunu ve Dönüş İzlekleri, Türksoy Genel Müdürlüğü, Ankara, R. Korkmaz (2008), Aytmatov Anlatılarında Ötekileşme Sorunu ve Dönüş İzlekleri, Grafiker Yayınları 2. Baskı, Ankara, R. Korkmaz (2009). Suların Sırrını Ödünçleyen İnsan: Aytmatov, Cengiz Aytmatov, Haz. Ramazan Korkmaz, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, ss.13-19.