Şimdi yükleniyor

Mustafa Çalık Bey’in Ardından…

109sayik 4 e1708516725544

Mustafa Çalık Bey’in Ardından…

Muş Alparslan Üniversitesi asistanlığı döneminde yazdığım bir makaleyi Türkiye Günlüğü dergisine gönderdiğimde tanışmıştım Mustafa Çalık Bey ile… Aslında makalemin yayınlanmasından çok Mustafa Bey ile tanışmak beni heyecanlandırmıştı; çünkü ilk defa bir entelektüel ile konuştuğumu fark etmiş ve ne söyleyeceğimi açıkçası şaşırmıştım.

Makalemin konusu P. Bourdieu sosyolojisi ile alakalıydı ve Türkiye Günlüğü çerçevesine pek sığmıyordu. Mustafa Bey, “Bunu farklı bir bağlamda değerlendirirsek daha iyi olur.” demişti ve makalem başka bir dergide yayınlanmıştı. Lakin Mustafa Çalık metni okumuş, önerilerini ifade etmiş ve konuşmamızda nasıl bir yol izleyeceğimi açıkça belirtmişti. Ufku öylesine genişti ki, metin yazarlığına dair acemiliğimi ilk onunla fark etmiştim. Bu konuyu hiç gündeme getirmedi, metnin daha güçlü hâle gelmesi için neler yapabileceğimi belirttikten sonra özellikle yaşadığım yer ile alakalı konuşmaya başlamıştık. İkinci aramamda ise Mustafa Çalık Bey artık beni tanıyordu ve ilginç bir şekilde mutlu olmuştum; çünkü ses tonu dâhil düşünce iklimiyle etkilendiğim isimlerden biriydi. Ayrıca Türkiye Günlüğü’nün entelektüel dünyadaki yeri de bizler için önem arz ediyordu. O vakitten sonra dergide makale yayınından ziyade Mustafa Bey’in önerileri ile ilgilenmeye başladım; çünkü okuma önerileri beni ciddi anlamda geliştiriyordu. Türkiye Günlüğü ise “Türk Sağı”nın entelektüel isimlerini bünyesinde birleştirmiş, belki de en önemli yayın alanlarından birisiydi. Sadece bir kesim değil çok farklı çevrelerden gelen Nur Vergin, İlber Ortaylı, Nabi Avcı, Orhan Türkdoğan, Nilüfer Göle, Mehmet Ali Kılıçbay, Kadir Cangızbay, Süleyman Seyfi Öğün, Hüseyin Çelik, Mustafa Erdoğan, Levent Köker gibi entelektüeller bu dergiye yazılarıyla katkı vermişlerdir. Yine yazı kurulundan Vedat Bilgin, Naci Bostancı gibi Türkiye’nin önde gelen aydınları dergiye emek verip mesai harcamışlardır. Entelektüel çevrelerin ilgisine mazhar olan ve bu manada muhkem bir merkez hâline gelen Türkiye Günlüğü, üniversitelerde araştırma/tez konusu olmuş, hakkında birçok yayın yapılmıştır.

Mustafa Çalık’ın Tezi

Mustafa Çalık’ın 1983 tarihli uzmanlık tezi, ilk okuduğum çalışmalar arasındaydı. Özellikle Kültür Buhranı olgusunu ele alıyor ve mantıki açıklamalarla tartışmalara cevap veriyordu. Çalışması beş bölümden oluşuyordu. İlk bölümde kültür kavramına dair temel tartışmalar yapıyor ve yabancı kaynaklara yer veriyordu. Çalık’ın sosyolojik tahayyüle olan ilgisi her satırdan net olarak anlaşılıyordu. Durkheim ve Taylor’a dair vurgusu ve analizleri oldukça ilgi çekmişti. Kültür değişmelerinin bazı patolojik neticelere yol açabileceğini vurgulayan Çalık, Durkheim’in sosyolojik tabirlerinden oldukça faydalanıyordu. Kültür problemini ise II. Meşrutiyet sonrası başlayan bir süreç olarak belirlemişti ve Osmanlı İmparatorluğu’nun 18. yüzyıla büyüsü bozulmuş olarak girdiğini ifade ediyordu. Sık sık Gökalp’e atıf yapan Çalık, kültür planlamasından bahsediyordu ve bunun nasıl mümkün olduğunu uzmanlık tezinde uzun uzun belirtmişti.

Mustafa Çalık’ın uzmanlık tezini okuyunca aklıma Cemil Meriç’in kültür ve medeniyet ile alakalı söylemleri geliyordu. Çalık, Meriç’in vurgusunu yenilemişti ve kendi ahlaki değerlerimizden vazgeçmememiz gerektiğinin altını çizmişti. Gelenek dönüştürülebilirdi ama kendi değerlerimizden taviz vermeden bu süreci yönetmek en ideal olanıydı. Mustafa Çalık Bey’in bu vurgusu, onun, değerleri muhafaza etme çabasındaki gayretini de ortaya koyuyordu. Millî ve manevi değerleri korumaya özen gösteren Çalık, bize neyi nasıl koruyabileceğimize dair tabloyu net olarak çiziyordu. Çalık’ın uzmanlık tezinin son cümleleri ise şuydu: “Bu çalışma boyunca yeri g e l d i k ç e üzerinde durduğumuz, Türk cemiyetini temellerinden sarsan kültürel kriz ve kaosa müdahale bahsinde bugüne kadar fazla ciddi bir adım atılmadığı gibi henüz çözüm getirici bir model de strateji de geliştirilmiş değildir. Hâlbuki gösterilmeye çalışıldığı gibi tercih edilecek temel dünya görüşü de kültürel değerler haritasından meydana gelmesi mümkün olan böyle bir ‘model’ meselenin en zor taraflarından birisine işaret etmektedir.” (Çalık, 1983: 57). Çalık’ın üzerinde durduğu husus aslında bir analizdi ve analize dair sunduğu model çözümü, tezi okuyanların takdirine bırakılmıştı.

Mustafa Çalık Vasiyeti

Çalık ile alakalı olarak yazdıklarım aslında onun düşünce dünyasının çok küçük bir damlasıydı ama kültüre dair ortaya koyduğu öneri ve olgular belki de düşünce dünyasının geniş bir alanını temsil ediyordu. Doktora sürecinde geldiğim Ankara’da bir defa kendisi ile görüşebilmiş ve uzun bir vakit sohbet edebilmiştim. Mustafa Çalık Bey’in pek zamanı olmazdı; çünkü hem sağlık sorunları hem de ciddi okumalar onun vaktinin çoğunu alıyordu. Ayrıca, Türkiye Günlüğü dergisi onun için çok önemliydi, çok büyük emekler harcamıştı. Öğütleri her zaman kulağımda yer etti. Müslüman tavrı ve tutumu her zaman dikkatimi çekti. Enver Paşa’ya dair söyledikleri sebebiyle Enver Paşa’nın hayatını baştan sona öğrenmiştim. Çok severdi ve saygı duyardı. Mustafa Bey ciddi bir entelektüeldi, söylediklerinin ontolojik kaynakları her zaman netti, okumalarının adresleri belliydi. Mustafa Çalık Bey’in etrafındaki entelektüel çevreyi her zaman “Genç Hegelciler” gibi tartışmaların yaşandığı bir platforma benzettim. İdeolojik olarak elbette birbirinden ayrı hamlelerdi ama entelektüel gelişim ve o tartışmaların içinden çıkan önemli isimler gibi Mustafa Bey’in Türkiye Günlüğü’nde birleştireceği isimlerin işlevi aynıydı; entelektüel gelişim ve ilerleme… Bir kez daha Mustafa Çalık Bey’i rahmetle anıyoruz. Entelektüel dünyaya katkısı sebebiyle kendisini yâd ediyoruz ve Rabbimizden, ona rahmetiyle muamele etmesini niyaz ediyoruz.