Şimdi yükleniyor

Bağımsızlığının 30. Yılında Kırgızistan: Şiire Yansıyan Özgür Ruh

83 orhan soylemez

Bağımsızlığının 30. Yılında Kırgızistan: Şiire Yansıyan Özgür Ruh

Zamanın hızla aktığı konusunda herkesin hemfikir olduğunu biliyoruz. Otuz yıllık bir zaman dilimi her ne kadar insanoğlu veya insan ömrü için uzun bir zaman olsa da, devletler için oldukça kısa bir süredir. Yiğit Manas’ın torunları olan Kırgız halkının bağımsızlığını kazanalı da otuz yılı geride bırakmış oluyoruz.
Yüzyıl geriye gidip baktığımızda Çarlık Rusya’sının hâkimiyeti sona ermiş, yeni kurulacak birlik içinde Kırgız halkı da kendi bağımsız Cumhuriyetini kurma hayallerini yaşamaya başlamıştı. Nitekim kuruldu da. Aydınlar, kalemlerine sarıldılar ve millî duyguları coşturacak şiirler, hikâyeler, romanlar kaleme almaya başladılar. Ama umdukları gibi olmadı; çünkü adına Sosyalist realizm denilen ideoloji, onların kalemlerine şekil ve yön vermeye çalışıyordu. Görünüşte millî, manevi veya özgürlükçü olabilirdi edebiyat ama muhtevada asla. Sovyet yönetimini oluşturan ideoloji ve felsefe buna izin veremezdi. Dr. Halit Aşlar’ın ifadesiyle, Kasım Tınıstanov gibi millî motifler içeren şiirler yazan Kırgız aydınları ya sürgün edildiler ya da kurşuna dizildiler. Kırgız kültür hayatını, sosyal hayatını, millî ve manevi değerlerini kalemiyle ölümsüzleştiren, Çarlık Rusya’sının baskısından kurtulmanın heyecanı ile 1916-1943 yıllarına damgasını vuran Mukay Elebayev gibi aydınlar da zorla cepheye gönderildiler. Cepheye gidip/gönderilip hayatını kaybeden Kırgız yazarlarının, şairlerinin hayatlarına ve çalışmalarına yakından bakmak gerekir. Yoluna millî çizgide devam eden bütün aydınların yaşadığı zulmü onlar da görmüşler ve çilesini çekmişlerdi.
Bu zulüm her ne kadar 1960’lı yıllardan itibaren azalmışsa da, 1991’de Sovyetlerin çöküşü ve tarih sahnesinden silinişiyle yok olup gitti. Belki pek çok kurban verildi ama neticede Kırgızistan’a da “özgürlük” geldi. Kırgızistan, bu otuz yıllık kısa süre içinde biraz sancılı da olsa kurumlarını ve sistemlerini yerleştirmeyi başardı. Demokratik bir yönetim anlayışı ülkeye huzur, halka sükûnet getirdi. Kırgız aydınları da boş durmadılar elbette. Onlar da otuzlu yılların sonlarında hayatlarını kaybeden kalem erbabının sanat faaliyetlerini ve yarım kalmış çalışmalarını tamamlama yarışına girdiler.

Kırgız adını dünyaya duyuran büyük yazar Cengiz Aytmatov’un yazdığı fakat ölümünden önce yayınlayamadığı Legendi i Skazki yani Efsaneler ve Masallar kitabı yayınlandı. 2018’de Bişkek’te yayınlanan kitapta, yazarın daha önce romanları içinde kullandığı efsane ve masalların yanı sıra daha önce hiçbir yerde kullanmadığı hikâyeler de vardı. Bunların içinde en dikkate değer olanı -bana göre elbette- “Çantalı Maymun” (Skazka) masalıydı.
Aytmatov, masalın kahramanları olarak kendi ailesini ve çocuklarını seçmişti. Bu, belki de bu büyük Kırgız yazarın aile fertlerine yapabileceği en büyük güzellik, verebileceği en büyük armağan idi. Olaylar Moskova’da başlıyor, orada gelişiyor ve Bişkek’te bitiyor.

Gabi isminde küçük ve akıllı bir kız, okul çantası elinde okuluna giderken cadı kadının büyüsü ile maymuna dönüşüyor. Elinde çantasıyla ormana kaçıyor ama orada da hayvan kaçakçılarının ağına düşerek kendini Moskova’daki hayvanat bahçesinde buluyor. Şirin ve Eldar, ailesi ile birlikte bu hayvanat bahçesini ziyarete gittiklerinde Şirin, bu maymunun yanına gidiyor. Çitlerin arkasındaki maymun, Şirin’in kulağına kendisinin de okul çağlarında bir kız olduğunu ve başına gelen olayları fısıldıyor. Şirin, durumu Eldar ve ailesi ile paylaştığında Gabi’yi kurtarmanın planlarını yapıyorlar. Plan işliyor ve Gabi’yi kurtarıp geçici olarak kaldıkları eve getiriyorlar. Bu arada herkes, maymun olarak bildikleri Gabi’yi arıyor. Moskova polisi de izlerin peşine düşüyor. Şirin ve ailesi, Gabi’yi çok iyi saklasa ve korusa da, kiraladıkları evin sahibi onları polise şikâyet ediyor.

Polisler evin etrafını çevirseler de, Şirin ve Eldar’ın ailesi Gabi’yi maceralı bir kovalamaca ile kurtarmaya çalışıyorlar. Eldar, elindeki su tabancası ile peşlerindeki polisleri şaşırtmaya çalışıyor. Sıradan bir adam olmaktan öte tanınmış bir yazar olan Şirin ile Eldar’ın babaları, Kırgız halkının büyük destan kahramanı Manas’ı da çok iyi biliyordu. Baba, bulundukları zor şartları da görerek artık Kırgız halkının büyük kahramanı Manas ve arkadaşlarını yardıma çağırmanın zamanı geldiğini onlara söylüyor. Yiğit Manas ve arkadaşları, millî kıyafetleri içinde onları polislerden kurtarıyorlar ve Domododevo Havaalanı’ndan uçağa rahatça binmelerini sağladıktan sonra gözden kayboluyorlar.

Manas ve arkadaşlarının yardımıyla polislerden kurtulan Şirin ile Eldar, aileleri ile birlikte yanlarında Gabi -hâlâ maymun olarak- ile Kırgızistan’a sağ salim dönüyorlar. Gabi’nin yeniden eski hâline dönebilmesi için gereken sözcükleri bulmak amacıyla Şirin ve Eldar kafa kafaya veriyorlar ve nihayet Şirin, bu sihirli sözcükleri buluyor. Gabi’nin kulağına fısıldadığı sihirli sözcükler sayesinde genç kız eski hâline dönüyor. Gabi’nin ailesi de Bişkek’e davet ediliyor. Gabi de böylece anne ve babasına kavuşmuş, hem de Şirin ve Eldar’ın ailesi ile tanışmış oluyorlar.

Bağımsızlığın 18. yılında kaybettiğimiz büyük yazar Cengiz Aytmatov, işte bu güzel masalı ve diğer birkaç efsane ile karışık masalları geride bıraktı. Onun dünyası, onun düşünceleri, onun hayal âlemi dünyanın tanıdığı, bildiği meşhur Manas Destanı kadar büyük ve sınırsız idi. Kendisine rahmet diliyorum.
Manas’ın ruhu, günümüz Kırgız şairlerinin şiir dizelerinde de devam ediyor. Mesela Sovetbek Baygaziyev’in dizelerinde, “esaret zincirini koparan ruhun” izlerini takip edebiliyoruz. Kırgız halk ozanı Baygaziyev, yükseköğretim kurumlarında da görev yapmış bir akademisyen.

2007’de yayınladığı “Кишенден бошонгон рухтун ырлары” yani Zincirinden Kurtulan Ruhun Şiirleri başlıklı 176 sayfalık şiir antolojisini, Gülçınar baskısıyla Bişkek’te yayınladı. Kitapta, 1991’deki bağımsızlığın ilanından sonra Kırgız toplumunda yaşanan toplumsal gelişmeleri, millî kimlik unsurları olan gelenek-göreneklerin, Kırgız tarihine ve diline, hatta dinine karşı azalan ilgiye dikkat çeken şiirler yer aldı.
Bu çalışmada da şairin “Бүркүттүн көз жашы” (Kartalın Göz Yaşı) ile “Жалгыз кайык. Ырлар” (Yalnız Kayık. Şiirler) kitaplarında yer alan toplumdaki yozlaşmayla birlikte “millî kimlik” inşasında önemli rol oynayan vatan, ana dil, Kırgız kültürü, İslam dini, tarih gibi kavramlar etrafında oluşturulan şiirler irdelenerek yorumlanmaya çalışıldı.

İşte böyle. Kırgızistan’ın bağımsızlık rüzgârı edebiyata yansıyor, şiirin dizelerine yansıyor, Manas’ın ruhu yaşıyor, yaşatılıyor, yaşamaya da devam edecek.