Şimdi yükleniyor

Türk Sinemasında Göçün Kısa Hikâyesi

turk sinemasinda gocun kisa hikayesi

Türk Sinemasında Göçün Kısa Hikâyesi

Türklerin Almanya serüveni, 31 Ekim 1961’de Türkiye ile Federal Almanya arasında imzalanan anlaşma ile başlamış oldu. 1961’de Sirkeci’den München Hauptbahnof’a kalkan ilk trenler umudu, bilinmeyeni, sılayı ve hasreti de beraberinde taşıdı.

Türk göçmenlerin içinde bulundukları koşullar, yaşam biçimlerini doğrudan doğruya etkilemiş oldu. Bir yandan yeni topluma ayak uydurmaya çalışan “gurbetçiler”, diğer yandan Türkiye ile bağlarını koparmama gayreti içine girdiler. Bu yeni durum, çeşitli yönleriyle sanat ve kültür dünyasını da etkisi altına aldı. Gurbette yakılan türkülerden, yazılan mektuplardan, edebiyat eserlerinden sonra nihayet sinema dünyası da bu yeni duruma kayıtsız kalamadı. 1960’ların sonlarına doğru Türk sineması yeni bir alanda eserler kazanmaya başladı: Gurbetçi filmleri ile “gurbet mi sıla mı?” ikilemi sinema diliyle yeniden biçimlendirilerek insanlara aktarılmaya çalışıldı.

Yurt dışında Almanya’ya ilk gidenlerin hikâyeleri özelinde başlayan göç temalı filmlerin geçmişi yarım yüzyılı aşmış durumda. Bu tür filmlerin ilk örneği 1969’da Halit Refiğ’in Bir Türk’e Gönül Verdim filmi olmuştur. Daha ilk filmde başlayan geri dönüş hikâyesi ve etrafında gelişen hikâyeler “burada” ve “orada” yaşayanların yaşadıkları sıkıntılar, korkular ve umutlar üzerinde kurgulanmıştır.

Gurbet sızısı, çekilen onca hikâyenin laytmotifini oluşturmaktadır. İki dünya arasında kalmış insanlarımızın karşılaştıkları zorluklar, hangi film türü olursa olsun, bu sıkıntıları çekenlerin gözünde bir damla yaş olmaktan, acı bir hatıra olmaktan kurtulamamıştır.

Dış göç temalı filmler zaman içerisinde farklı ülkelerle yürütülen ortak yapımlarla da devam etmiştir. Göçün başlamasından sonra ilk on yılda ortaya konan filmler, daha sonra çekilecek filmler için bir izlek niteliğinde olmuştur. Türk sinemasında dış göçü, işçi göçünü anlatan ve iz bırakmış filmlerin hikâyelerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:

Bir Türk’e Gönül Verdim, Halit Refiğ (1969)

Bir Türk’e Gönül Verdim filminin hikâyesi kabaca şöyledir: Göçmen bir işçi olarak Almanya’ya çalışmaya giden İsmail, burada Eva isimli bir Alman kadınla birlikte olur, sonrasında onu terk edip Türkiye’ye geri döner.

Bu birlikteliklerinden bir çocuğu olan Eva, iki sene sonra çocuğunun babasını bulabilmek için Türkiye’ye gelir. İsmail’i yaşadığı Kayseri’de bulur, fakat İsmail ne Eva’yı ne de çocuğunu kabul etmek ister. Zira İsmail geri döndükten sonra Türkiye’de ikinci kez evlenmiş ve burada bir yuva kurmuştur. Ancak Eva çocuğuyla tek başına bilmediği bu ülkede ve kültürde yapayalnız kalmış olsa da pes etmez. Köyde yaşayan şoför Mustafa genç kadına yardım etmek ister ve onun yardımlarıyla Eva yaşadığı yere alışmaya başlar. Böylece Alman kadının Türkiye’ye entegrasyon süreci başlamış olur. Mustafa ve Eva evlenmeye karar verince düğün gecelerinde trajik bir olay kapılarını çalar ve Mustafa öldürülür. Yaşanan bunca sıkıntıya rağmen Eva Almanya’ya gitmeyi tercih etmek yerine kocasının ailesinin yanında kalarak Müslüman olur.

Dönüş, Türkan Şoray (1972)

Bulunduğu topluma giderek yabancılaşmaya başlayan gurbetçi bir adam ile onun köyünde terk ettiği karısı Gülcan’ın hikâyesini gözler önüne serer Dönüş filmi. Gülcan, kendisi gibi bir köylü olan İbrahim ile evlenmiştir. Bir de oğulları olan bu mutlu çiftin sonunun hazin bitecek olması, bu filmin bir dram olarak nitelendirilmesine sebep olan unsurdur. Kendi toplumuna giderek yabancılaşan İbrahim, önce karısının itirazlarına karşı koyamaz ve erteler ama toplumun yabancılaşması dayanılmaz bir hâl alır ve Almanya’ya işçi olarak gider.

Gülcan, tarlasında ırgatlık yaptığı Reşit’in teklifini reddedip İbrahim ile evlenmiştir. Fakat Reşit, Gülcan’ın peşini bırakmaz ve ondan intikam alabilmek için her türlü yola başvurur. Reşit, çifti borçlandırarak zor duruma düşürür. İbrahim düştüğü darboğazdan kurtulmak için Almanya’ya gitmek zorunda kalır. İbrahim’in yokluğunda Gülcan, Reşit’in eziyetlerine katlanmaya çalışır. Bir süre sonra İbrahim, Almanya’dan gelir. Gülcan’ı yanına aldıracağını söyleyerek geri döner. Ancak İbrahim’den haber alamayan Gülcan için hayat gittikçe zorlaşacaktır.

Almanyalı Yârim, Orhan Aksoy (1974)

Murat Sanat Enstitüsü’nü bitirdikten sonra çalışmak için Almanya’ya gider. Orada Maria adlı bir kızla tanışır ve birbirlerini severler. Maria, II. Dünya Savaşı’nın ünlü komutanlarından Wellman’ın kızıdır. Wellman, kızının Murat’la ilişkisine karşı çıkar. Sözünü dinletemeyince bu kez başka bir şey dener. Murat’ı önce işinden attırır, arkasından onu sınır dışı ettirir. Buna karşı Maria da Murat’la Türkiye’ye gelir. Türkiye’de Maria Müslüman olur, Meral adını alır ve Murat’la evlenir. Ama babası peşindedir.

El Kapısı, Orhan Elmas (1978)

Elvan ile Emrah birbirlerini çok seven bir çifttir. Emrah, geçimlerini sağlamak için köyün ağası Reşo’dan toprak satın alsa da tarladan istedikleri verimi alamazlar, toprak verimsiz çıkmıştır. Tarlanın borcunu ödemek için Elvan ve Emrah gurbet ellere çalışmaya gitmeye karar verir. Ancak Elvan’a göz koyan Reşo, çifti ayırmak için hain bir plan yapar. Emrah’ı bacağından vurunca onun Elvan ile Almanya’ya gitmesine engel olur. Tek başına Almanya’ya giden Elvan, Emrah’ın tedavisi için gereken parayı toplamaya çalışır. Emrah ile Elvan, birbirlerine gönderdiği mektuplara Reşo’nun el koyması ile sıkıntılı günler yaşar.

Almanya Acı Vatan, Şerif Gören (1979)

Güldane, Almanya’da göçmen işçi olarak çalışan binlerce gurbetçi Türk vatandaşından biridir. Tek derdi para kazanmak olan bir fabrika işçisine dönüşen Güldane’nin hikâyesidir bu, Almanya’dan köyüne iznini geçirmek üzere gelen Güldane, Mahmut’la tanışır. Almanya düşleriyle yaşayan Mahmut, para ve arazi karşılığında Güldane’ye evlenme teklifi eder. Mahmut’un amacı böyle bir formalite evliliği sayesinde Almanya’ya yerleşmektir. Evlenip birlikte Almanya’ya giderler. Almanya’ya vardıklarında Güldane, Mahmut’u terk eder. Mahmut tek başına yabancı bir ülkede kalırken, Güldane çalıştığı fabrikada giderek robotlaşır.

Gül Hasan, Tuncel Kurtiz (1979)

Gül Hasan, Tuncel Kurtiz’in 1979 yılında İsveç’te yaşarken ilk kez uzun metrajlı bir film için kamera arkasına geçtiği yapım olarak tarihe geçmiştir. Filmin kahramanlarından Erol, Hakan, Recai ve Özcan İsveç’te Türk işçileri dolandırmak için sahte bir film şirketi açarlar. Oyuncu olmak isteyen işçilerden para toplayarak boş kamerayla sahte film çekmeye başlarlar. Hasan adında bir bulaşıkçıdan yüklü bir miktar para alırlar. Recai, diğer ortaklarından gizlice film satın alıp gerçekten çekim yapmaya başlar. Ancak, dört arkadaş daha önce paraları alıp kaçmak için anlaşmıştır. Hasan tüm işçileri toplayarak dolandırıcıların peşine düşer. Çok dilli olarak çekilen film (Türkçe, İsveççe, İngilizce) bu alanda özgün yapımlar arasında yerini almıştır.

Kaynak: YTB